Geçmiş anılarının muhasebesini yaparak gülüyorlardı. Konularına yabancı kalan Bay Hector, kendini bir an için dışlanmış hissetti. Onlar ezeli iki dosttu ve konuşacak çok konuları vardı.
Türkiye'de Kadın olmak daha küçük bir kız çocuğu iken toplumsal alanda güvende olmadığını öğrenmek demek.
Parkta, bahçede, sokakta, meydanda, sahilde, otobüste, akla gelen her yerde her an sözlü veya fiziksel tacize uğrama ihtimalinin bilincinde olmak demek.
Kimse öğretmez, yaşayarak, bizzat deneyimleyerek öğrenir bu ülkede her kadın bunu.
Ve
Sizi görmüştüm daha önce bir yerde.
-Öyle mi nerede?
(...)
-Düşümde.
Düşünüz mü?
-Evet, düşüm.
-İnsan hiç tanımadığı birini görmez ki düşünde?
-Kim demiş?
-Ben diyorum.
-Yanlış biliyorsunuz.
-Doğrusunu anlatın öyleyse.
Doğrusu şöyle hanım efendi; görmek dediğimiz mesele yüz yüze gelmek midir sadece? Bir kitabın onuncu sayfasında karşılaşmış olamaz mıyız örneğin sizinle? “Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum.” Diyen Cemal Süreya’nın bir dizesinde mesela ikimizde duraklamış olabiliriz.
fakirane.org/tanisma-gulnaz-...
Kitap yedi hikayeden oluşuyor. Biraz elimde süründü. 15 gündür okumaya zorluyorum kendimi. Zar zor bitirdim desem yeridir.
Kitaptaki son hikayeden çok iğrendim. İğrenme dediğim de olaydan dolayı olan bir şeydi. Hassas olan herkes iğrenir diye düşünüyorum. Yüzümü ekşitmeden geçemedim.
Hikayeleri çok etkili anlatıyordu fakat sürükleyici değildi. Ayrıca çok çok çok fazla yazım hatası ve eksik noktalama işaretleri vardı. Yazım hatası dediğim de eklerin yazımıydı. Öyle takıntılı olan insanlar tanıyorum, sinir bozucu olabiliyor gerçekten.
Hikayelerde ders çıkarılması gereken bir çok öge vardı. Bu açıdan da sevdiğim bir kitap oldu. Altını çizdiğim cümleler çok oldu.
-Hikayelerin hiçbiri mutlu sonla bitmiyor.-
"Bu hayatta kimse gerçek düşüncelerini ve duygularını dile getirmiyordu. Her şey, her alanda sahteliğini gösteriyordu. İnsanlar bu kadar kötüydü işte."
"Kolay gelir yaşanmışlar. 'O da dert mi, benimkinin yanında' sözleri dolaşır ağızlarda. Herkesin çektiği kendi dünyasını doldurur. Sırtında ağır bir yükle dolaşılır yıllarca. Keşkeler düşer dile. 'Keşke olmasaydı, yaşanmasaydı' denir her defasında."