Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nur Arslan

"Oturuyor, zihnimi herhangi bir şeye vermeye çabalıyordum, ama bir fikir başka bir fikre götürür daima; bunun insanı nereye vardırabileceği bilinmez. En iyisi hareket etmek, yürümekti. Alacakaranlıkta sokağa çıkmakta ayıplanacak bir şey yoktur; ancak, bu bir bozgundu ve ötekinin habercisiydi. Şehirlerin nabzının attığı bu saati seviyordum."
Reklam
"Kötü huylarımız yüzünden ıstırap çekmeyi, sadece onlara boyun eğemediğimiz için ıstırap çekeriz. Tutkunun bütün safsatalarını tanıdım; vicdanın da bütün safsatalarını tanıdım. İnsanlar, bazı davranışları ahlaka aykırı oldukları için ayıpladıklarını sanırlar; aslında, içgüdüsel tiksintilerine boyun eğerler (boyun eğme mutluluğuna sahiptirler)."
"Ben diye adlandırmaya mecbur olduğum bu varlıktan yoruldum. Üzüntüleriyle, acılarıyla yakamı bırakmıyor; onun ıstırap çektiğini görüyorum ve onu teselli etmekten bile acizim. Kuşkusuz ondan daha iyiyim; bir yabancı hakkında konuşur gibi ondan söz edebilirim; hangi sebeplerin beni onun tutsağı yaptığını anlamıyorum. Belki de en korkuncu, başkalarının beni yalnızca, hayatla mücadele halindeki o kişi olarak tanıyacak olması. Ölmesini dilemek bile boşuna, madem ki o öleceği zaman ben de onunla birlikte öleceğim. Viyana'da, bu iç kavgalarla geçen yıllar boyunca, ölmeyi sık sık diledim."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Olanları acıklı bir dille anlatmak benim için kolay olurdu, ama acıklı olaylarla ne siz ilgilenirsiniz ne de ben, hem öyle şeyler vardır ki dile getirilmeyerek daha iyi ifade edilir."
"Çocukları, sonradan bana gelen ve kendini bir şeyler ifade etmek zorunda sanan kimselerden daha çok seviyordum."
Reklam
"Kuşkusuz, yorulmak kendine hakim olmanın yollarından biridir; ama vücudun bitkinliği sonunda ruhu da uyuşturur. Geriye, endişeli bir ruhun uyuşuk bir ruhtan evla olup olmadığını öğrenmek kalıyor Monique."
"Kurtuluşun bu hoyrat biçimleri beni ayartıyordu: cinnetim ile kendi arama bir kilit koyuyordum. Katılaştım. O güne kadar, başkalarını yargılamaktan imtina etmiştim; şayet buna gücüm olsaydı, onlara karşı kendime karşı olduğum kadar acımasız olurdum. Ama artık başkasının en küçük ihlallerini dahi bağışlamıyordum; başkasına gösterdiğim hoşgörünün beni, vicdanım karşısında, kendi kabahatlerim, affetmeye iteceğinden çekiniyordum. Hoş duyguların sağladığı gevşeklikten çok korkuyordum; ilkbaharın tatlılığı yüzünden doğadan nefret eder oldum. Heyecan veren müzikten mümkün olduğunca kaçınıyordum: önümde, tuşların üzerinde duran ellerim, okşamaların hatırasıyla beni allak bullak ediyordu. Toplum içindeki karşılaşmaların öngörülemezliğinden, insan yüzlerinin tehlikesinden çekiniyordum. Yalnız kaldım. Sonra, yalnızlık beni korkuttu. Hiçbir zaman tam anlamıyla yalnız değilizdir: maalesef, her zaman kendi kendimizleyizdir."
"Davranışlarımızı bazen yönlendiririz; düşüncelerimizi daha az yönlendiririz; rüyalarımızı yönlendiremeyiz. Rüyalar gördüm. Durgun suların tehlikesini tattım."
"Çocukken şan- şöhret arzu ettim. Bu yaşta, şan ve şöhreti, aşkı arzu ettiğimiz gibi arzu ediyoruz: kendimizi kendimize göstermek için başkalarına ihtiyacımız var. Hırsın yararsız bir kusur olduğunu söylemiyorum; ruhu kamçılamaya yarayabilir. Ne var ki, onu tüketiyor. ... Sık sık, hakikaten güzel bir ruhun şana-şöhrete kavuşmayacağını, çünkü bunu arzu etmediğini kederlenerek düşünmüşümdür."
"Tiyatroya giden insanlar kendilerini unutmaya çalışırlar; konsere gidenler ise daha ziyade kendilerini yeniden bulmaya çalışırlar. Gündüzleri oradan oraya savrulmak ve geceleri uykunun içinde erimek arasındaki bir vakitte, kendileriyle yeniden ilişki kurarlar."
Reklam
"Daha iyiye gittiğimde, yatağımda doğrulabildiğimde, henüz zayıf olan zihnim uzun uzadıya düşüncelere dalmakta aciz kalıyordu, ilk sevinçler bana bedenim aracılığıyla ulaştı. Ekmeğin neredeyse kutsal güzelliği, yüzümü ısıtan mütevazı güneş ışını ve hayatın verdiği başdönmesi gözümün önüne geliyor."
"Hastalıkta hoşuma gitmeyen şey, vazgeçmeyi fazla kolay hale getirmesi. İnsan arzudan kurtulup iyileştiğini sanır, ama nekahet hastalığın nüksetmesidir, ve hep aynı şaşkınlıkla, sevincin bize hala acı çektirebileceğini görürüz."
"Odamın ne kadar hazin olduğunu size söylemiştim: belki de prenses Catherine'in leylakları olmasa, asla iyileşme cesaretini bulamazdım.
"İnsan mutsuzken ce kendini .ok suçlu görürken, kendisine önemiz bir çocuk gibi muamele edilmesinde iç rahatlatıcı bir taraf vardır."
"Yüksek sosyeteden insanların hayatı, yüzeyde, birkaç hoş ya da en azından edebe uygun fikirlerle sınırlıdır. Riyakarlık bile değildir bu, sadece dile getirilmesi hoş karşılanmayanı ima etmekten kaçınırlar. Küçük düşürücü gerçeklikler olduğunu bilirler ama sanki bunlara maruz kalmıyormuş gibi yaşarlar."
369 öğeden 46 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.