Bir insan ne kadar aç ne kadar fakir olursa olsun onurlu bir insan olmaya çalışabiliyormuş. Hem de bir amacı olmaksızın dilenciliği, hırsızlığı kendine yakıştıramıyormuş hem de bunu açlıktan ölmek üzereyken yapabiliyormuş. Kitabı okurken yaşama isteği olan ama aynı zamanda ölsem de bu hayattan kurtulsam diyen birinin parmağını kesip emmek gibi şeyleri yapabileceğini anladım. Açlık zor ancak karaktere yardım eden de yok. Yani bir kişi diğerleri köstek oluyor. Özellikle de dalga geçen ev halkı ancak ne kadar ürkütücü de olsa bir seveni olabiliyor. Aç ama hareketli bir hayat yaşarken bu kitabın Norveç gibi soğuk bir ülkede değil de Türkiye'de geçerse belki insanımız yardım edip ev açardı ama hala sokaklarda bunun gibi hikayeler var mesela Zile deki restoran fakirlere bedava yemek veriyordu ve rahmetli dayım da aşevinde çalışıyordu.Bunun gibi yardımsever kuruluşlarımızın değerini anlıyorum.Kitabı okurken hiç tiksinmedim hatta adamı takdir ettim.Ben olsam bir yerde ölmeyi beklerdim.Ve kitap adamın iş bulmasıyla bitiyor. Mutlu son...
Her şey saniyeler içinde değişiyor,bu değişiklikler üst üste yığılıp dikkatle ölçüldüğünde bir de bakıyorsunuz artık o şey,eskiden olduğundan başka bir şey olmuş.