Park deyince neşeli, cıvıl cıvıl yerler geliyor insanların aklına... Öyle değil halbuki... Gündüzleri çocukların, gizli gizli sigara içen öğrencilerin ve yaşlılarındır park...Geceleri ise üzgünlerin... Bazı geceler o kadar ıslak olur ki etraf, bu ıslaklık sadece yağmurla açıklanamaz. Geceleri çam ağaçları da ağlıyor galiba. Islak cimler, ıslak çöpler, ıslak çam iğneleri, ıslak banklar, ıslak... Her şey ıslaktır.
Oysa ben bilinmeyen sorularda akla gelen adam olmak yerine, okeye dördüncü olarak çağrılan adam olmayı ya da rakı masasına muhabbet için çağrılmayı isterdim.
Hayatta kalabilmek için para kazanmak zorunda olan ve bunu için her sabah alarma uyanan bizlere yaklaşık yüz yıl önceden şunları söyler Pessoa: `Hayatta kalabilmek için nefret ettiğiniz işler yapacaksınız ve çalıştığınız hergun içinizdeki nefret biraz daha artacak. Gitgide sadece işten değil kendinizden de nefret edeceksiniz. Ama bir taraftan da nefret ettiğiniz kendinizin varlığını sürdürebilmek için daha da hayvanca çalışmak zorunda kalacaksınız. Ve pek çoğunuz bu boktan varoluşunuzu sonlandıracak cesarete sahip olamayacağınız için bu lanet paradoksun dişlileri arasında öğütüleceksiniz.