elimde bir kitap, benimkine yabancı bir dünyaya şaşkın şaşkın bakarım, çünkü itiraf etmeliyim ki ben bir kitaba gömülünce, büsbütün başka yerde olurum, metnin içinde... şaşakalır, hayallere dalar, daha güzel bir dünyaya, gerçeğin tam içine girerim.
... iki katlı dairem kitapların ağırlığından yıkılıyor: kiler ve sundurmada bir sürü kitap var, tuvalet ağzına kadar tıklım tıkış, teldolap da öyle, mutfakta, pencereye ve fırına ulaşacak kadar küçük bir yol kaldı, tuvalette tam oturacak kadar yer var; küvetin bir buçuk metre üstünde, tavana kadar kitaplarla dolu...
Ne tarafa yöneleceğimi bilemeden kalakaldım; güvendiğim, inandığım kitaplardan bir cümle bile bu batış sırasında, beni sarsan bu kasırgada yardımıma gelmiyordu...
Zira ben okurken, gerçek anlamda okumam, ağzıma güzel bir cümleyi alır, bonbon gibi emerim, küçük bir kadeh likör gibi yudumlarım, ta ki düşünce içimde alkol gibi eriyip dağılana kadar.
... dile getirilmez sevinçleri, onlardan daha da şiddetli acıları taşıyan imgeleri ve düşünceleri sabırla kafada biriktirmenin ezelden beri bir alışkanlık, bir takıntı olduğu eski bir krallıkta oturuyorum...