Ve kendine soruyorsun: Nerede hayallerin? Ve başını sallıyor, şöyle diyor: Yıllar ne çabuk geçiyor! Ve yine soruyor kendine: Ne yaptın bunca yıl? En iyi zamanlarını nereye sakladın? Yaşadın mı yaşamadın mı?
Her şey insanın kendi elinde ama sırf korkularına yenik düştüğü için fırsatları kaçırıyor. Insanları en çok korkutan şey nedir? Herhalde atacakları yeni bir adım ya da yeni bir fikri ilk dile getirdikleri an.
Genç insan için hakikaten ne hoştur yaşamak! Nasıl da kıpır kıpır kabarıkça kabaran bir neşe, nasıl da turku dolu özlemler taşır içinde. Sağlığı ve ölçüsüz coşkusu, büyülü bir asa ve cübbedir ona. Farkında bile olmadan öğrenir aşkı, gençliğin o muazzam ayrıcalığını! Deneyimin küçücük parçasıyla harikulade hayller kurar, onları gerçekleştirmek için yüzünü geleceğe güvenle döner. Öyle emindir ki gelecek yıllardan... Mezarı üzerinde durmakta olduğum genç adamın ruhu da böyle değil miydi? Kefen ve tabut mu layıktı ona?
Acaba - diye derin düşüncelere dalmıştım- ölmek acı vermiş miydi ona? Rengarenk bir gelecek beklentisiyle bezenmiş umutları var mıydı? Yirmi iki... Bu benim yaşımdı ve ölümü düşünmek bile ürpertiyordu içimi!
"Noel zamanı," dedi. "Ah, Noel zamanı tüm pencereler süslenirdi, ışıklar yakılırdı, şarkılar söylenirdi. Her yer rengarenk olur pırıl pırıl parladı, insanlar gülerdi. Hiç de günah değildi. Muhteşemdi."