Hayatı seviyorum. Bunu fark ettim. Her ne kadar bir yanım buradan ''göçüp'' gitmek, acıma bir son vermek istese de, bir yanım dünyayı öylesine seviyor ki.
Bu ikisi her zaman beynimin içinde savaş verirken, beni depresyona, paranoyaya sürüklerken yaşıyorum. Ama buna rağmen hayatı seviyorum. Gülmeyi, güldürmeyi, ağlamayı, uçlarda yaşadığım duygularımı, etrafımdaki her şeyi, her kişiyi, kahve ve sigaramı, sevmeyi ve sevilmeyi, okumayı, yazmayı, çizmeyi, boyamayı, hatta boya yaptığımda ellerimin boyayla kaplanmasını bile. Her şeyi.
Bunu yazarken bir tarafım diyor ki ''İki yüzlü davranıyorsun.'' Hayır efendim, iki yüzlü davranmıyorum. Sadece senin aksine düşünen o tarafıma kulak veriyorum. Artık kendimden, hayatımdaki onca insandan, etrafımdan, yaşamımdan nefret etmek istemiyorum. Yatakta cenin pozisyonunda yatıp ağlayarak kendimi deşmek, parçalamak istemiyorum. Yaşayacağım, sana ve yanında toplayıp beraber saldırdığınız onca intihar düşüncesine inat. En büyük düşmanıma, kendime inat.
Yaşamak için de okuyacağım, yazacağım, çizip boyayacağım. Beni ben yapan, ''Özgür'' yapan şeyler bunlar.