Büroda beni bekleyen ödevlerin üstesinden geliyorsam da, içten üzerime yüklerin altından kalkamıyorum. Yerine getirilmeyen her ödev de bir mutsuzluğa dönüşüp bundan böyle yakamı bırakmıyor.
Düşünce daima öndedir. Çok uzakları, şimdiki zamanda yaşayan bedenden çok daha uzağı görür.
Umudu ortadan kaldırmak, düşünceyi vücudun olduğu yere çekmektir. Oysa vücut çürümeye mahkûmdur.
Ailevi koşullar bir yana, yapıtlarımın ancak yavaş bir tempoyla yazılmasıdan ve kendilerine özgü karakterleridnen ötürü geçimimi edebiyatla sağlamam düşünülemez; kaldı ki, sağlık durumum ve karakterim, kendimi en fazla belirsiz bir yaşamın kucağına atmamı önlüyor. Bu yüzden, bir sigorta kurumunda çalışıyorum. Ne var ki, her iki uğraş birbiriyle bağdaşmıyor. Birindeki en küçük mutluluk, ötekinde büyük bir mutsuzluğa yol açıyor.