AZGIN İSTİBDAT DEVRİ -
Türk milleti ve ordusu gittikçe sıkıntıya düşüyor ve halk fakirleşiyordu.
Sayfa 51 - Kronik KitapKitabı okuyor
TARİHLER VE OLAYLAR (1960-1975) 13 Ocak 1960: Atsız, Falih Rıfkı Atay'a yayın yolu ile hakaretten İstanbul Toplu Basın Mahkemesi'nde yargılanıyor. 27 Mayıs 1960: İhtilal. 38 subay ve general iktidara el koyuyor. İhtilal bildirisini, 27 Mayıs sabahı 04:36'da, 1944 sanıklarından Alparslan Türkeş okuyor. Cemal Gürsel Devlet Başkanı,
Reklam
Anayasa
Madde 1: Kampuçya devleti, toprak bütünlüğüne sahip, bağımsız, birleşmiş, barışçı, tarafsız, bloksuz, egemen, demokratik bir devlettir. Kampuçya devleti, Kampuçya'nın işçi, köylü ve diğer emekçilerinin devletidir. Kampuçya devletinin resmi adı "Demokratik Kampuçya'dır. Madde 2: Bütün önemli üretim araçları, halk devletinin kolektif
10/10 puan verdi
·
Liked
Attilâ İlhan’ın kaleminden çıkıp bugünlere kadar gelmiş en eski ve en popüler şiir kitaplarından biridir Sisler Bulvarı. İçindeki şiirlerin yer yer radyo ve yer yer televizyon programlarında halk ile buluştuğu,okuyucuda derin izler bırakan eser,kıymetli yazarımız Attila İlhan’ın en eski eserlerindendir. Benimde belkide en çok keyif
Sisler Bulvarı
Sisler BulvarıAttila İlhan · İş Bankası Kültür Yayınları · 20224,105 okunma
(…) bugün Komünist Enternasyonal de, Türk komünistlerinin Türkiye'deki yabancı emperyalizme karşı bir hareket olan milli mücadeleyi desteklemesini salık vermektedir. Ama Komünist Enternasyonal bu tutumunu, ancak komünistler üzerindeki baskıların son bulması koşuluyla, yani Türk hükümeti dünya emperyalizmine karşı verdiği mücadelede halk kitlelerine dayanmak zorunda olduğunu kavradığı takdirde sürdürebilir. İngilizlerin himaye ettiği Sultan ve etrafındaki satılmış İstanbullu yüksek memurlardan oluşan köhne klik, Kemal Paşaya karşı bütün gerici güçleri seferber edecektir. Eğer Kemal Paşa komünistlere karşı baskı siyasetini değiştirmezse, kendi iktidarının mezarını kazmış olur; çünkü Türk ordusu köylülerden kuruludur.
Sayfa 41 - Karl Radek, 30 Kasım 1922, Internationale Presse-KorrespondenzKitabı okuyor
Harp Akademisi'nde bir subay. Henüz yirmi yaşında. Kendisini, ne olduğunu pek de anlayamadığı birtakım düşünce ve duygulara kaptırmıştır. Küskündür. İsyanlıdır. Neye ve kime karşı? Sorsanız pek de cevap veremez. Bir gün arkadaşlarından biri: - Sen kalk borusunda hiç uyanmıyorsun. Nöbetçi subay karyolanı sarsmadıkça kalkmıyorsun. Nen var senin? diye sordu. - Yatağa girdikten sonra uykuya dalamıyorum. Gözlerim sabahlara kadar açık. Tam uyuyacağım zaman da kalk borusu çalmak üzere. Bir gün asker hocalardan biri sınıfta öğrencilere bir mesele verdi: - Savaş nedir, artık biliyorsunuz, dedi, fakat bir de gerilla vardır. Bu kolay bir şey de değildir. Gerillayı yapmak da bastırmak da güçtür. Sonra bir misal üzerine öğrencileri imtihana çekti. - Osmanlı İmparatorluğunun devlet merkezi İstanbul. Farz ediniz ki şu veya bu sebepten Boğaziçi'nin doğu kıyısı ile İzmit Körfezi arasında halk devlete isyan etmiştir. Şimdi soruyorum: Halk böyle bir isyanı ne için yapabilir? Devlet bu isyanı ordusu ile nasıl bastırabilir? ''Bu suallere en iyi cevabı o uyumayan dalgın çocuk, Mustafa Kemal verdi. Çünkü aklı fikri çok zamandan beri böyle hayallere saplı idi.
Reklam
Aralık ayında, başıbozuk kuvvetlerin durumu daha da karıştı. Birçokları yeni orduya geçti; fakat Ethem’in etrafında hâlâ kuvvetli bir kısım bulunuyordu. Miralay Arif, Anadolu İhtilâli hakkındaki hatıralarında bundan epeyce bahseder. Yazdığına göre, Ethem’in üç bin kişilik kuvveti, ayrıca yüz makineli tüfeği ve dört topu varmış. Onların fikir
3 Temmuz 1908’de başına buyruk bir binbaşı, devrimci bir manifesto yayınlayarak tek taraflı bir girişimde bulundu. 23 Temmuz’da İTF lideri Enver Paşa, Aralık 1876’da ilan edilip sadece 3 ay sonra iptal edilen Osmanlı anayasasının yeniden yürürlüğe koyulduğunu ilan etti. İsyan çok kısa sürede Balkanlar’daki Osmanlı ordularına yayıldı. Enver’in bu beyanatından bir gün sonra Sultan Abdülhamit meclis seçimleri yapılacağını duyurdu. Ordusu isyan eden diktatör teslim olmuştu. Bu bir askerî darbe mi, yoksa bir halk devrimi miydi? Devrimin başını ordu subayları çekiyordu. Rejim ordusunun askerî disiplini, bu kez tersinden işlemişti: Erler ayaklanmamış ama subaylarının hükümete karşı harekete geçme emrine riayet etmişlerdi.
Osmanlı hükümdarlarının meşruiyeti sadece hilafet görevlerini yerine getirebilecek yegâne güç olmalarıyla ilgili değildir. Henüz hilafet Osmanlı'ya intikal etmeden önce Mısır ve Şam uleması, ayan ve eşrafı dört mezhebin kadıları, Yavuz Sultan Selim'e biat etme, Mısır ve Şam beldelerini Osmanlı'ya ilhak etme taleplerini defaten sultana arz etmişlerdir. Abdullah b. Rıdvân'ın (ö. 1049/1639) Târihu Mısır adlı eserinde aktardığına göre Mısır uleması Mısır'a gelen her Osmanlı elçisiyle gizlice görüşür, Memlük Sultanı Kansu Gavri'nin cevr ü cefasından ve Memlük idarecilerinin şer-i şerife itibar etmediklerinden, Çerkez askerlerin yol kesicilik yaparak Müslümanların mallarını haksız yere müsadere ettiklerinden şikâyet ederek Mısır'ı ilhak etmesi için Osmanlı sultanına ricada bulunmuşlardır. Halep halkının Memlük Sultanına olan nefreti o boyutlara varmıştı ki, Memlük ordusu Osmanlı ordusuyla çarpışmak üzere Mısır'dan Şam'a doğru ilerlerken Halep'ten geçtikleri sırada halk, "Allah sana zafer versin, Sultan Selim " şeklinde desteklemişlerdir.
Sayfa 128 - KlasikKitabı okudu
HAŞHAŞİLERİN ASLI
İşte bilinmeyenleriyle Haşhaşi örgütü: Haşhaşîler denildiğinde, akla Hasan Sabbah, onun meşhur Alamut Kalesi, bir de uyuşturduğu fedaîlerini sahte cennete sokup, kadınlarla her türlü zevki yaşattıktan sonra çıkarıp, onlara o cennete tekrar kavuşmaları için görev vermesi, fedaîlerin de “gerçek zannettiği” bu “sahte cennete” tekrar kavuşabilmek için
Reklam
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Sayfa 179 - selKitabı okuyor
Efendiler, çok sevinerek görüyorum ki Halk Fırkası'nın asker tabiatlı ileri gelenleri mert, açık, samimi adamlardır. Seçimler işine de Anadolu'nun sarı renkli, ormansız steplerinde göz kamaştıran aydın güneş altında manevra yapan bir Türk ordusu gibi mertçe girişmişlerdir. Ve öylece galip ve muzaffer çıkacaklardır…
Osmanlı'da ile yeni Modern Türk devleti arasında demokrsi ve halkçılık
Meşruti saltanat bazı kayıtlar ve sınırlamalarla güya bir nevi halkçılık, bir nevi demokrasiydi; halk, bilerek, görerek, anlayarak, -çağdaş tabiri kullanırsak- şuurlu bir şekilde fikirlerini, maksatlarını, emellerini, gayelerini temsil eden yol göstericiler seçmiş varsayılıyordu! Varsayımlar böyleydi; gerçekliğe gelince, bazı mebusların kendileri bile gayelerinden habersiz, haberli olanların da bir haylisi kararsız ve değişkendi. Az çok şuurlu seçmenlerin belli programlarla kanaatli adaylar seçememesi İstanbul Mebusan'ının devamlı dalgalanmasına yol açıyordu. İki temel fikir vardır ki onların doğruluğuna ta gençliğimden beri inanıyor ve güveniyordum; ve elimden geldiği kadar da o iki fikrin hizmetçisi olmaya çalıştım. Bu iki fikirden birisi milliyetçilik (nationalisme), diğeri halkçılıktır (démocratisme). Şimdiye kadar Türkiye'de kurulup teşkilatlanan siyasi toplanışların hiçbirisinde bu iki temel fikri açıklık ve netlikle, saflık ve kesinlikle bulamadım. Nihayet yeni Türkiye Devleti'nin kuruluşu esaslarında, yeni Türkiye Devleti doğarken milleti kendinde cisimlendiren kahramanın ulvi ve kati sözlerinde, diğer bir tabirle Türk milletinin hür ve bağımsız varlığını ilan eden gür ve yüksek sesinde aradığımı buldum. Büyük Millet Meclisi Reisi'nin tarihi nutuklarını hatırlayınız. Gazi Başkumandan'ın Akdeniz'e doğru bir kasırga şiddetiyle ilerleyen muzaffer ordusu içinde, Türk bayrağını semalara kadar yükselterek yürürken yazdığı beyannameleri hatırlayınız… Bunlarda en derin, en esaslı, en açık ve en kesin bir şekilde milliyetçilik ve halkçılığı bulursunuz.
Avrupa'nın bir düzine dili konuşan orduları Rusya'ya fırtına gibi dalmışlardı. Rus ordusu ve halk düşmanla karşılaşmamak için Smolensk'ten Borodino'ya kadar geri çekiliyordu. Fransız ordusu hızla ileriye doğru atılarak gittikçe artan bir süratle seferin hedefi Moskova'ya ilerliyordu.
Sayfa 325 - İletişim yayınlarıKitabı okuyor
1,424 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.