Eğer, bir saati beş farz namaza sarfetsek; o halde hapis ve musibet müddetinin her bir saati, bazen bir gün ibadet ve fâni bir saati, bâki saatler hükmüne geçebilmesi ve kalbî ve ruhî meyusiyet ve sıkıntıların kısmen zevâl bulması ve hapse sebebiyet veren hatalara keffâreten affettirmesi ve hapsin hikmeti olan terbiyeyi alması ne derece kârlı bir imtihan, bir ders ve musibet arkadaşlarıyla tesellidârâne bir hoş sohbet olduğu düşünülsün...
Malraux, Karşıt-Anılar'da (Antimémoires) Nehru'dan da açar. Bizimkisi, o gün, Malraux ile birlikte, Fransız Elçisi Kont Ostrorog'un yanındadır. Hapis damları da gündemde. Nehru, Gandhi'yi de anlatır. Özel trenler hapisteki iki başbuğa Bağımsızlık Savaşı Başkanlannı taşıyordur boyuna. Malraux da kendi anılarını anlatır. Ve de Fransız damlarını. Savaşları soyutlamak bakımından Fransa'dakiler, Hindistan'dakilerin aynısıdır. Ama aralarında yine de büyük ayrım vardır. Peki Kont Ostrorog, o gün ne yapmıştır? Pek bir şey değil. İki konuğunun hapis damlarını ballandıra ballandıra öykülemesi karşısında, yaşantısında bir kez olsun bir karakola götürülmemiş olduğunu düşünmüş ve de utancından yerin dibine geçmiştir.
Sayfa 10 - ADAM yayınları, 1995Kitabı okuyor
Reklam
Madem hakikat budur .ve madem helal dairesi keyfe kâfidir ve madem haram dairesindeki bir saat lezzet, bazen bir sene ve on sene hapis cezasına cektirir
Önce şiirde sevdim kavgayı Özgürlüğü kelime kelime Şiirde. Mısra mısra sevdim yaşamayı, Öfkeyi de, sevinci de… Senin ışıklı günlerin, Benim iyimser dostlarım Hepsi hepsi şiirde. Ne varsa yitirdiğim… Bütün bulduklarım şiirde. Kafiyeden önce gelen Sevgilerimiz mi sade, Sürgün de var Hapis de.
Sayfa 15
Emirle Gelen İdam Kararı
1971 yılında Askeri Yargıtay’a incelenmek üzere bir dava dosyası gönderilmiştir.Bu dosyada sanıklara, işledikleri kabul edilen gasp,tehdit ve öldürme suçlarından ömrü ayrı ayrı. ağır hapis cezaları verilmiştir.Dosyayı inceleyen Askeri Yargıtay Başsavcılığı Genelkurmay Başkanlığına 3/7/1971 gün,971/1285 U.No,h,ve 971/1199 Teb.Sayılı bir yazı yazarak”Marksist felsefe ışığında Milli Demokratik Devrimi gerçekleştirmek üzere silahlı eylemlere girişmek ve bu suretle Ame Dilan emperyalizmi ve onun yerli işbir likçilerini bertaraf ederek tam bağımsız ve gerçekten demokratik Türkiye’yi kurmak” amacının yönelik eylemlere Ceza Yasasının 146. mad. sesinin uygulanması gerektiğini sıkıyönetim komutanlıklarına ve askeri savcılıklara da bu yolda emir verilmesini istemiştir.
Sayfa 20 - AykKitabı okuyor
Zihnin yoğun ve beş duyuya kapalı biçimde çalıştığı uzun saatlerin sonunda, gerçeğe ani dönüş, bir vurguna neden oluyordu. Bir anda hayatın, kapalı kalmış zihni basmasıyla orta kulak çanağındaki kristaller dağılıyor ve denge kaybı ortaya çıkıyordu. Bunu engellemenin yolu, zihni asla tamamen uyarıcılara kapatmamaktan geçiyordu. Kapatılsa bile, duyular birer birer açılmalıydı. Çünkü yokavar vurgununun iki kalıcı sonucu olabilirdi. Biri zihinsel felç: Ne beş duyu tarafından toplananları anlayacak bir zihin ne de zihnin hakim olduğu beş duyu kalıyordu. Diğeri zihinsel hapis: Beş duyuyla ilişki tamamen kesiliyor ve zihinden asla çıkılamıyordu.
Reklam
Emirle Gelen İdam Kararları
Deniz Gezmiş,Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan haklarında,olaya uygun düşen ve hapis cezasını gerektiren TCY’nın 168.maddesinin uygulanmasından kaçınılması,bunu yerine ölüm cezasını gerektiren aynı yasanın 146.maddesinin uygulanma sı ve buna göre verilen ölüm cezaları bunun en tipik örneklerinden birini oluşturmaktadır.Bu keyfi uygulama. 12 Eylül döneminde de sürmüş,verilen ölüm cezalarında ve. yapılan infazlarda kendini göstermiş. tir.Bunun bu ölüm cezaları her yönüy le ülkemiz adaleti açısından gizlenemez bir skandal oluşturmuş tur.Gerçekten hukuk açısından olaya bakıldığı zaman,yaşamlarına son verilen gençler hakkında TCY’nın 146.maddesinin uygulama yeri bulun madığı açık seçik görülmektedir.
Sayfa 20 - AykKitabı okuyor
" Sen hiç doğduğun topraklar yüzünden terörist olmakla suçlandın mı? Ana dilini konuşmak istediğin için hapis yattın mı? Anne babanın sana vermek istediği isim yasak olduğu için değiştirildi mi hiç? Senin memleketin sürgünü oldu mu bir başkasının? Ülkenin gerçekten seviyor olmana rağmen vatan haini ilan edildin mi? "
Sayfa 31
Peru'daki Yeni Demokratik Devrim ve Halk Savaşının ilerlemesiyle birlikte Amerikan emperyalizmi ve Peru'nun komprador yönetici sınıfları paniğe kapıldı ve devrimci hareketi temizlemek için Peru Komünist Partisi ve gerillalarına karşı, devlet başkanı Alberto Fujimori'nin ilk yönetim döneminde Amerikan istihbarat teşkilatları FBI ve
Sayfa 114Kitabı okudu
118. Dünya kâinat içinde bir noktadır. İnsan ise kâinatı içine alabilecek bir kabiliyette yaratılmıştır. Dolayısıyla bütün kabiliyetleri ile dünyaya yönelen bir insan, kabiliyetlerine göre küçücük sayılan dünya içinde boğulur veya onda hapis olmuş olur. ***
Tebeşir YAYINLARIKitabı okuyor
Reklam
Bu topraklarda da, ezilenlerin haklarını korumaya ant içmiş vatan evlatlarının olduğunu, bütün bu olup bitenleri haklı bulmadığımızı haykırdık. Tamam karşılığında hapis yattık, işkence gördük, ülkemizden sürüldük ama yaptık bunu. Cezası neyse ödedik. Ben buna üzülmüyorum, tersine seviniyorum. Sen de sevin .
Sayfa 391Kitabı okudu
Faili meçhul bir cinayeti ancak resmin tümünü göz önünde bulundurarak çözebilirsiniz, kaçırdığınız en küçük bir detay, masum birinin yıllarca hapis yatmasına neden olabilir.
Yapı Kredi yayınlarıKitabı okuyor
Bazı insanlar adaletsizliğe kesinlikle katlanamaz. Toplanıp yürüyüş yaparlar ve eğer çok üstlerine gidilirse barikatlar kurup etrafı ateşe verirler. Katliamlar, idamlar, hapis cezaları tiranlığa karşı bu inatçı direnişi engelleyemez. Diğer halklar sindirilmişler, itaatkârlar. Bastırılmışlıklarını adaletsizlik olarak değil de bir varoluş biçimi olarak bile görüyor olabilirler. Onları böyle olmaya yatkın kılan kültürlerinde yer etmiş bir şey midir acaba? Dinleri midir? Onları zalimce istismar eden tarihsel koşullar mıdır?
Sayfa 115Kitabı okudu
İzmir'e yerleşen Midhat Paşa'nın konağı Mayıs 1881'de asker tarafından çevrilince paşa arka kapıdan kaçarak Fransız Konsolosluğuna sığındı fakat daha sonra Sultan Abdülaziz vakası ile ilgili sorgulanacağı tebliğ edilince konsoloshaneden çıkarak İstanbul'a getirildi. Haziran 1881'de Yıldız Sarayı'nda yapılan mahkeme neticesinde Sultan Abdülaziz'in öldürülmesi meselesinde Midhat Paşa da suçlu bulunarak idamına karar verildi. Fakat İkinci Abdülhamid bu idam kararını ömür boyu hapse çevirince Taif'e gönderildi ve üç sene kadar bir süre Taif Kalesi'nde hapis tutuldu. 7 Mayıs 1884'de Taif Kalesi'nde vefat eden Midhat Paşa'nın şirpençe ve hıyarcık denilen çıban nedeniyle vefat ettiği rapor edilmişse de daha sonra boğularak öldürüldüğü anlaşılmıştır. İlk olarak Taif'teki askeri mezarlığa defnedilen Midhat Paşa'nın kemikleri 1951'de İstanbul'a getirilerek Abide-i Hürriyet Tepesi ne defnedilmiştir.
Kampanya: Atsız Affedilmelidir! Atsız'ın hapse atılmasıyla ilgili ilk protesto bir Alman bilim adamından gelmiştir: Dr. Heinrich Georg Baum. 20 Kasım 1973'te Bon'daki Türkiye Büyükelçisi Vahit Halefoğlu'na yazdığı bir dilekçede olayı protesto ettiğini ifade ediyor, Cumhurbaşkanı'na da bir dilekçe yazdığını belirtiyor ve
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.