Ölelim diyecektim az kalsın.
Ölmeyelim.
Hiç ölmeyelim Anna.
Sarılalım diyecektim az kalsın.
İçimden böyle şeyler de geçiyor işte.
Sarılalım, dudakların…
Tamam sustum.
İnsanlar birbirinden nefret ederken nasıl olurda medeniyetten bahsederler. Okullarda katil yetiştiriyor, savaşlarda çocuk öldürüyor. Sanırım insan ne yaşamayı biliyor, ne yaşatmayı; ne sevmeyi biliyor ne sevilmeyi.
İçimde senden kalan koca bir nefret uykudan uyandı, yerine göz yaşlarımdan hayat bulmuş o güce sevgi yatıverdi. Tanrı bunu görmeli çünkü artık yalnızlık benim nefretim. Kimseye selam vermiyorum, elimi eteğimi çektim dosttan, candan, canandan. Kafamda dönüp duran tilkiler birbirlerini yedi ve ben sadece seyretmek ile yetindim. Kalk burdan diye bağırıyor ya sana kalbim. Duymuyor musun? Kalk kalbimden! Yavaş yürü incitme beni. Selamla sevgimi, öp senden kalan nefreti. Hep dediğin o söz aklımda yankılanıp duruyor; yalnızlık iyidir.
İyi mi bilmiyorum ama çok hata yaptırıyor kalabalıklar arasında. Sana olan saygım tükendi yavaş yavaş.
Yavaş yavaş yürü ömrümde.
Sen ki ölümü bana nişanladın yavaş yavaş geç ölümümde.
Geçit töreni düzenliyorum ölen tilkilerim için.
Düzensiz yazıyorum yazılarımı.
Ve sen tüm düzeninle alıp götürdün düzenimi.
Sessiz sedasız kalktım gönül bahçenden, gönül gözümü de kapattım giderken. Sen şimdi bekle ben gidiyorum. Tanrının gücüne gitmesin ama bu dünya bu denli karanlık olmalı mıydı? Ah, yüreğimin sol köşesi! Şimdi ben yüreğinde yoksam ?