Size vadedilen yaşamı ve ölümü bile bile nasıl kafayı yemiyorsunuz?
birine ne kadar değer verseniz de, ne kadar bağlansanız da, çocuklarınız, sevdikleriniz olsa da yalnız ve belki de acınası bir şekilde öleceğinizi bilmek sizi nasıl delirtmiyor?
binlerce insan savaştan, açlıktan kaçmaya çalışırken, birbirini sudan sebeplerle öldürürken nasıl sınavlarınıza hazırlanıyorsunuz, nasıl netflix izleyip patronlarınıza sunum yapabiliyorsunuz?
dünyanın dört bir yanında güneş, hayat, doğa içiçeyken, dört duvar arası betonların birinden birine geçerek, çoğu kimsenin değer vermediği şeyleri öğrenerek, köle gibi çalışarak, kimi zaman günışığını bile görmeyerek yaşayabilmek için kendinizi nasıl ikna ediyorsunuz?
sırf tesadüf eseri bir coğrafyada doğdunuz diye hayatınızı binlerce yıllık saçma geleneklere göre yaşamayı nasıl beceriyorsunuz?
yalnızca birkaç yüzyıldır varolan üstü "anlamlı", desenli bayrakları, birkaç on yıldır uydurulan anlamsız ideolojileri nasıl yadırgamıyorsunuz da içselleştirebiliyorsunuz?
en kötüsü bunlardan faydalanan zümre içerisinde ve hatta yaşamın kendisinde hiçbir değerinizin olmamasını nasıl gözardı edebiliyorsunuz?
manzaraya bakıp ne muazzam dünya, ne güzel deniz, ne harika kahvaltı sofrası derken çevrenizde çocuklara tecavüz edildiğini, kıymetsiz kağıt parçaları için upuzun hayatların harcandığını yok sayabiliyor musunuz?
halinizden daha kötüsü olabileceğini bildiğiniz için mi şu anki halinize katlanabiliyorsunuz, yoksa başka çareniz olmadığı için mi?
size kızmıyorum, yalnızca merak..