Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bu yüzden ben kendimi bildim bileli babama yaranma toplama kampının daimî esiriydim. Kendim olarak kabul edilmediğim bir evde ruhumun özgür kalması, özgürce kendini ortaya koyması mümkün değildi zaten. Sanki onun gözünde 'var' olmadıkça 'yok' olacakmışım gibi geldiğinden, ömrümün şu yirmi dokuz yılı 'babama duyurun'larla geçmişti.
Ama babam öyle değildi. Benim ardımdan peşi sıra doğan dört erkek kardeşime gösterdiği şey sevgi ise eğer, bize gösterdiği şeye ancak onun kırıntısı denilirdi. Biz üç kız kardeş çocukluk yıllarımız boyunca o kırıntılarla doymaya çalışmış, gece yatağımıza hep sevgiden aç uzanmıştık. 'Dört çocuğum var' derdi sorulduğunda. Dört çocuğu vardı babamın, dört oğlu! Biz yoktuk.
Reklam
Aslında annem içten içe mutluydu kızlarından, bunu hissederdim. Saçımı şefkatle tarayışından, 'Caniim kizum' diye bağrına basışından, bize çok kızdığında dahi hakaret etmemesinden, dövmemesinden, en kötü bedduasının 'Ömürleri uzunolasicalar' oluşundan anlardım.
İnsanın kendi öyküsü neyse başkalarının öyküsünü de öyle yorumlar; kendi yarası nereden kanıyorsa başkalarını da benzer yerden yaralı sanırmış. Benim de yaptığım oydu aslında.
Anneler bazen kederlerini koyar kızlarının çeyizine bazen de kaderlerini…
Yaşadıklarının bir tanığı olmayınca, yani yaşadığın anları seninle bölüşecek biri olmayınca, insan psikolojik olarak acı çekmeye başlarmış.
Reklam
Öyle yaptım. Çocuklar tatil fikirlerini, önerilerini, isteklerini 'Bodrum, Çeşme, Alaçatı' naraları arasında haykırdılar, ben de sessizce dinledim. Sonra söz bana geldi. Neyse ki çocuklar son sözü ana babalarının söyleyeceğini, ana babanın evdeki herkes için en makul kararı vereceğini, evin cumhurbaşkanı, başbakanı, meclis başkanı ve dahi mütevelli heyet başkanının ebeveynler olduğunu daha bizimle ilk müşerref oldukları yıllarda öğrenip kabullenmişlerdi de mevzu uzamadı: "Çeşme meşme neymiş ay! Memlekete gidiyoruz."
Dedim ya, bizim evde çocuk bol. Eee dolayısıyla ses de bol. Neyse ki çocukları sükûnete davet etmek için 'Susun' diye bağırıp çağırmanın hiçbir işe yaramadığını, çocuk milletinin susabilmesi için hücrelerindeki son kelimeye değin konuşup anlatmalarının şart olduğunu, o vakit gelene kadar da onlardan talep ettiğimiz gibi sakince susup beklememiz gerektiğini ilk çocuğumda öğrenmiştim.
Hikmet mi? O da duymuş olan biteni. Dayandı kapıma, "Köpek gibi pişmanım,' dedi. 'Pişmanlığından emin değilim ama köpek kısmı bence de doğru,' dedim, sepetledim. Ara ara eğer isterse çocuklarını görür tabii. Babalarıdır neticede. Lakin artık benim hayatımın elli metre bile yakınına gelemez. Sen eşek olmayı bırakıp insan olduğunu anlayınca kimse semer vuramıyormuş, o vakit öğrendim.
Perihan anne vefat etti. Hastalığı boyunca bir kere arayıp sormayan, bir defa kapısını açmayan çocukları ve torunları tam tekmil cenazedeydiler. Cenazeden sonra avukat çağırdı çocuklarını, bir de beni. 'Kesin evden çıkmam gerekecek,' diye düşündüm. Çoluk çocuk satıp parasını almak isterlerdi tabii. Sonuçta mülk analarının mülkü. Yani ben öyle biliyordum. Meğer Perihan anne evi benim üzerime yapmış. Bir de birikmiş üç kuruşu için bankada benim adıma hesap açıp neyi var neyi yoksa bırakmış bana. Çocukları itiraz ettiyse de her şey yasal olduğu için seslerini çıkaramadılar. Çaresiz, annelerinin kararına razı oldular. Annelik kan bağıyla değil can bağıyla olurmuş meğer, o vakit öğrendim.
Reklam
Şerefsiz Hikmet beni hastaneye bıraktıktan sonra cehennem olup gitti hayatımızdan. Hatta gitmek için uyanmamı bile beklememiş deyyus! Çocukları bırakmış annemlere, Hasta kızınızla uğraşamam' demiş. Ulan hastabakıcısın sen, hastayla uğraşmak senin işin! Ama demek işini eve taşımayı sevmiyorsa benim adam, o da haklı. Hiç üzülmedim, gitsin. Çocuklarım için hızla toparlanmalıydım. İyileşmek için elimden geleni yaptım
Bir hastane odasında ağlayarak uyandım. Bileğim ve boğazım acıyordu. Ağzıma sokulmuş hortumları fark ettim. 'Geçti,' dedim, sağlam elimle yaralı elimi tutarak, 'geçti'. Sonra ağladım, ağladım, ağladım... Yeni doğan bir bebek gibi ağladım. İnsan 'öldüm' dediği an doğabiliyormuş, o vakit öğrendim.
144 syf.
·
Puan vermedi
Allah'ım Ben Geldim / Hatice Kübra Tongar Merhaba arkadaşlar, Bugün kalemiyle ilk defa tanıştığım bir yazarın kitabıyla geldim buraya. Kitapta neden namaz kılmalıyız? Ve namazın önemini anlatıyor... Bana göre herkesin severek okuyacağı çok akıcı bir kitap. Mutlaka alın okuyun okutturun derim. Sizler için kitaptan birkaç küçük alıntı bırakmak istiyorum aşağıya . . " Çünkü sormamak, cevabı bulamamak demektir." " Yani bu dünyada kıyam edelim ki, kıyam-ette de rahat edelim " " Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim ( Bakara /30 ) " Rabbinin huzuruna var ki, ruh sağlığın da ersin huzura. " " Aklında Allah olanın , kalbinde iyilik olur." " Aralarında sevgi bağı olan kişiler zaman içinde birbirlerine benzer." Sevgi ve muhabbetle kalın...
Allah'ım Ben Geldim
Allah'ım Ben GeldimHatice Kübra Tongar · Hayy Kitap · 20201,368 okunma
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.