Zahirîlik hareketiyle bazı Batılı kavramlar arasındaki benzerliğe dikkat çekmek yararlı olabilir. Bu noktada Zahirîlik düşüncesinin lafzî anlama bağlılık açısından "literalizm"le ifade edilmesi mümkün olduğu gibi ana metinlere dayanarak yeni bir din inşasına teşebbüs etmesi itibariyle Zahirîlik hareketinin "fundamentalist" özellikler taşıdığını söylemek de mümkündür. İbn Hazm'ın teorisyenliğini yaptığı Zahirílik akımının, kimi bilginler tarafından İslâm'ın ilk dönemlerindeki Hâricilik hareketine benzetilmesi, hatta onun bir devamı gibi gösterilmesi büyük ölçüde sözü edilen bu özelliklerinden dolayıdır.
Hayatın getirdiklerini yaşayacaktık. Plân yoktu, beklenti yoktu. Zaten plân yapmaya ne gerek vardı, bir anda altındaki zemini çeken dünya, senin plânını uygulamana izin mi verirdi? Çok komik bir beklenti olurdu bu, çocukça hatta.
Gençlerimiz işsizlik pençesinde kıvranırken, işsizlik nedeniyle intiharlar, hatta toplu intiharlar gerçekleşirken, Suriyelilere iş sahası oluşturulması için çalışmalar yapılmakta, finansman sağlanmaktadır.
Boyuna insanın yüreğine saplanan bir keder dolanır durur havada. Hiç kimse iyice anlayamaz ne olup bittiğini; yürekse sızlamaz, buna saatlerce, hatta bir ömür boyu katlanabilir.
Sayfa 27 - Jaguar | 3. Baskı Eylül 2021 İstanbulKitabı okudu
BABİL PAGANİZMİ
İnsan ile tanrılar arasında ritüele ve saygıya dayalı ilişki yerini insanların tanrılara hizmet etmek için yaratıldığına dayalı bir ilişkiye, hatta daha anakronik bir deyişle "kulluk" ettiği bir ilişkiye bırakmıştır. Burada tanrı, kral gibi mutlak otorite olup, hizmet beklemektedir.
Ben gerçekten 'yalnız bir seyyahım' ve ülkeme, yuvama, arkadaşlarıma, hatta çekirdek aileme bile asla tüm kalbimle ait olamadım;'31 diyerek benmerkezci doğasını bizzat kabul etmişti.
Görünüşe göre Amerikalılar gerçek savaşı kaybetmiş olsalar bile bu Amerikan filmi kendi savaşını kazanmıştır. Apocalypse Now dünya çapında bir zaferdir. Sinemanın gücü sınaî ve askerî araçların gücüne eşit, hattâ onlardan daha büyüktür. Sinemanın gücü Pentagon’la, hükümetlerin gücüne eşit, hattâ onlardan daha büyüktür.
Hayatım boyunca en çok nefret ettiğim adamla aynı çatı altında yaşıyordum ama işin garibi bunu oradaki doktor ve hemşirelere anlatmama olanak yoktu. Yalnız hastanedekilere değil hiçbir lsveçliye, hatta hiçbir Avrupalıya anlatamazdım bunu. Çünkü anlamazlardı. Onların gözünde ikimiz de Türk parantezine alınmıştık. Adının başında Türk sıfatı oldu mu ister faşist ol ister komünist, ister cellat ol ister kurban fark etmezdi.
Bülent'in söylediği gibi insan Türk olduğunu Türkiye'de iken anlamıyor ve kendisini diğer insanlar gibi hissediyordu. Farklılıkları, birey özellikleri olan bir insan. Ancak yurtdışına çıktığı zaman anlıyordu ki Batı'nın gözünde iyi Türk-kötü Türk ayrımı bile yoktur, sadece Türk vardır. Öylesine baskın bir damgadır ki bu, bütün kişisel özelliklerinin üstüne çıkar, onları boğar, kişiliğini öldürür.
işte şimdi ben de düşmanımla aynı kimliği, aynı varoluşu paylaşmak zorunda bırakılmıştım. Hastanedeki ve dışarıdaki bütün lsveçliler bana bu adamdan daha yakın geliyordu, onlarla aynı değer ölçülerini paylaşıyordum ama ne yazık ki ben onlara yakın gelmiyordum.
Bir insanı tanımadan (bilmeden) onu saymak ola- naksızdır. İlgi ve saygı eğer bilgi tarafından yönlendi- rilmezlerse kör kalırlar. Eğer ilgiyi bilgi doğurmamış- sa, boştur. Bilginin birçok katları vardır, sevginin bir görüntüsü olan bilgi, dışta kalmaz, öze işler. Bu bil-giyi ancak, kendime gösterdiğim ilgiyi, diğer insanla- rı oldukları gibi
Ah keşke, sevdiğimiz ruha doğru eğilip bir aynadaki gibi suretimizi görebilsek, kendimizi okuduğumuz gibi, hatta kendimizden de iyi, başkasını okuyabilsek!
Bir ağaç her zamanki gibi güzel görünebilir, ama onu saran böcekleri gördüğünüzde hastalıktan kahverengiye dönen dalların uçları, hatta gövdesi bile muhteşemliğini kaybeder.
Fakat onun gözlerinin siyah, siyah ve kederli bakışlarında ruhunu eriterek cezbeden bir güzellik, onu bir saniyede sersem ve bitap bırakan bir büyü vardı ki hatta buna karşı koyamamaktan bile acı verici bir haz duyuyordu. Artık vücudu ve ruhunu hasta edecek kadar karşı koymaktan yorgundu; karşı koyamamak ona son cazibe, son neşe gibi geliyordu, arzu, bütün iradesini güçsüz bırakacak dereceye gelmişti; onun kokusuyla ölmek için yanına sokulduğu oluyordu, o zaman sarhoş eden bir zehir kokluyor gibi sararıp ölerek titriyordu.
Sayfa 113 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
"Kütüphanede zaman geçmez. Okuma eylemi yavaş olmalı, okur bir sayfanın, bir paragrafın, hatta bir cümlenin büyüsüne kapılmalı. Roman hızın düşmanıdır."