Bazen kendime derim:”sen bambaşka bir alem,insanlar ise senin içinde var olmuş bambaşka bir alem”..
Hep düşünür dururum,bu düşünceler bir radyo frekansı gibi beynimi içini kurcalar durur.
Tuhaf tuhaf sesler işte…
“İnsan hiç kendini bir kitap misali okumayı sever mi”garip bir soru belki de,ama hepimiz kendimize bir baksak bizde garip değil miyiz sizce??
Sizi bilmem ama eğer bu âlem bize sunulmuş bambaşka bir âlem ise sevmesek dahi okumak zorundayız ,derim kabullenmek istemesekte…
Her âna,her şekle yağmur gibi yeryüzünden boşanan bir katre gibi…
Bilmiyorum ki evet evet bilmiyorum,sessizce sükutun verdiği bir hâl ile hâlleşiyorum.Ten korkusunun verdiği ağırlığınca kaçmak,çok uzaklara belki de,hiç kimsenin ruhumun derinliklerine giremeyecek çukurluklarında delice saklanmak..
Oysa kim kaçabilirdi ki kendinden,kendisi kendinde olduğu sürece..
Nefsim miydi bende olan yoksa benmiydim benim içinde var olan.Kabullenmek ıstırabı neden yakar beni bu denli.
Çıldırmış cinlerin felaketi bile bu kadar sarmamıştı etrafı..
Peki neydi beni böyle mahsun bırakan bu hâlet?..
Temaşa eder bilmeyen gözler.
Kim ki o kişi,hayrola…
Kimsin sen?
Ne bu konuşmalar ne dersin bana garip garip??
Anlamıyorum kafamın içinde dönen tilkileri..
Baktıkça kaybolmak mı yoksa hiç olmamak mı bu bende ki yanan çıra…
Sessizliğim alnımda yazılı bir kadere mi teslim,yoksa kabullenişim içinde ki sadakat teslimiyetim miydi beni bu denli çaresiz bırakan..
Sükutumu berraklaştır Ya Rabbelalemin…