İçimden geçenleri yüzüne haykıramıyordum susma orucu tutuyordum sanki konuşamıyordum boğazım düğümlü elim kolum bağlı gözlerim dalgındı odanın kapısı açıldığında içeri girmişti beni görünce yüzündeki gülüş yavaş yavaş solmuştu bazı şeyler beni ben ise onun gülüşünü solduruyordum...
İyileşmek, ortada hiçbir hasarın kalmadığı anlamına gelmez. Aslında bu hasarın artık hayatımızı kontrol etmediği anlamına gelir.
Reklam
O kadar çok ağlamıştım ki, artık hissizleşmeyi öğrenmiştim. Saatlerce duvar izlerdim, yağan yağmuru izliyordum bazen de. Belki bu yorgunluktur, çünkü ben artık ağlayacak gücü bulamıyordum. Şunu öğrenmiştim o zamanlarda güçlü insanlar ağlarmış. Çünkü ağlamak ben vazgeçmedim demekmiş, bak ağlıyorum ama kalkacağım demekmiş. Yıktınız ama toparlanacağım demekmiş. Oysa ben pes etmiştim. Hem de bu öyle bir pes edişti ki kendi hayatımdan çıkıp gitmeye hazırlanıyordum. O günlerden nasıl kalktım bilmiyorum. Nasıl yaşamaya karar verdim bilmiyorum. Ama o kadar çok bağırmıştım ki beni duysunlar diye, biri de yardım eli uzatsın diye ama olmadı. Hatta ben sesim kısılana kadar bağırdım ama biri de çıkıp senin neyin var demedi ya ben o zaman anladım nasıl yalnız olduğumu. Ben çok korkuyorum işte kimse görmüyor ama çok korkuyorum. O günlere döneceğim diye öyle bir korkuyorum ki bu korku bazen bana nefes aldırmayı unutturuyor. Hani diyorlar ya daha küçüksün ne derdin var diye benim öyle bir dertlerim vardı ki hepsi başıma yıkıldı ben altında kaldım. Ben öyle bir enkazın altında kaldım ki yara almayan tek bir yerim kalmadı. En fazla da ne yakıyor insanın canını biliyor musunuz? Bu enkazı en yakınlarının yapması. Sanki bir ev yaptılar tek tek tuğlalarını kendileri taşıdılar. Ve öyle büyüdü ki o bina hiç beklemediğim anda üzerime yıktılar. Ama şunu unuttular ki ben altında kaldım. O enkazın içinde hissediyorum hala kendimi. Sanki enkazın altında bağırıyorum sesim kısılasıya kadar ama duymuyorlar. Ya da duymazlıktan geliyor. Zaten onlar inşa etmediler mi bu enkazı ben kimden yardım bekliyorum ki.
İnsanı çok acı çekmiş olması değil, bir başına ve çaresiz bırakılması, asla umursanmayışı, gönlünün görülmeyişi yıkar...
İyiyim desem inanır, öyle haberi yok benden.
“Üzülme”, dedi. “Bazen mecbur kalır insan.”
Reklam
70 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.