Felaket, ancak onu yaşayan felaketidir. Diğerleri halinize üzülse de, derdinizi anladıklarını söyleseler de, bu asla içinizi ferahlatmaz. Siz çökmüş bir binanın altında giderek daha zor nefes alırken, onlar belki de ellerinden gelen sınırlı olduğu için, diğer binaların da çökme ihtimali üzerinde konuşarak sizi rahatlatmaya çalışırlar.
Yaşadığın hiçbir şey rastlantı eseri değildir, hiçbir şey şans eseri olmamıştır. Hepsi de, senin deneyimlemeyi ve bilmeyi seçtigini deneyimlemen ve bilmen için, kim olduğunun hakkında sahip olduğun en büyük vizyonun en büyük versiyonunu deneyimlemen için meydana gelmişlerdir.
Gençlikte bu konuda ne kadar çok yanılgaya düşsek de en yüce, en zengin ve en kalıcı hazlar zihinsel olanlardır; bunlar özellikle zihinsel güce bağlıdır. Buradan da mutluluğumuzun bizim ne olduğumuza, bireyselliğimize ne denli bağımlı olduğu açıkça anlaşılıyor. Oysa biz çoğun yalnızca yazgımıza, yalnızca sahip olduğumuz ya da başkalarının gözünde olduğumuz şeyi dikkate alırız. Ama Yazgı iyiye dönebilir. Kaldı ki, insan içsel bakımdan zengin olduğunda yazgıdan pek fazla talepte bulunmayacaktır. Buna karşılık, bir ahmak sonuna kadar bir ahmak, künt bir hödük sonuna kadar künt bir hödük kalacaktır, isterse cennette ve hurilerle kuşatılmış olsun.
Schopenhauer'in felsefesi kötümser gibi gözükse de aslında içgüdülerden arınmış bir ruhun huzura kavuşacağını özetliyor. Akıcı ve hemen biten bir kitaptı. Unutulmaması gereken bir felsefe.
Puan: 9/10
Sürükleyicilik: 10/10
Bugün üstümden çıkarıp attığım kıyafet değil, kendi ellerimle yırtıp parçaladığım bedenimin ta kendisidir.
Ardımda bıraktığım da yalnızca düşünce değil, açlık ve susuzlukla şerbetlenmiş bir kalptir.
“Sürekli koşturuyorlar, mutluluğun peşinden koşuyorlar. Mutluluk koşarak yakalanmaz halbuki, yürürken yakalanır.
Yavaş yavaş yürürken, kendinle iyi geçinerek, kendinle iyi anlaşarak..”