- Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bil ki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.
- Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
- Çalışmaya oturduğun zaman tıpkı ateş hattında düşman gözetleyen bir asker gibi uyanık ol ve dikkat kesil. Bütün ruhî ve bedenî kuvvetinle
FAHRİYE ABLA
Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar,
Kapanırdı daha gün batmadan kapılar.
Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,
Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!
Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen
Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla
3. "İnsan hiçbir söz söylemez ki yanında onu gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın."
Kaf sûresi(50), 18.
Bu âyet-i kerîme dilin korunması ve ağız disiplini konusunda en temel ve en genel esası belirlemekte, güzel veya çirkin, hayır veya şer ne olursa olsun ağızdan çıkan her sözün kaydedildiğini hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kesinlikte ortaya koymaktadır. Böylesine yakından bir takip, tesbit ve denetime tâbi olduğunu bilmek, dili korumak konusunda alınabilecek en etkili tedbirdir. Yani insan, yokluğunda tercüme-i hâli yazılan biri değil, en yakından takib edilerek yaptıkları ve söyledikleri kaydedilerek hayat hikâyesi tesbit edilen ve ona göre de sorgulanacak olan bir varlıktır. O halde "nefsinin ona verdiği vesveseler" yani içinden geçen his ve düşünceler bir yana, hiç değilse iki dudağı arasından çıkacak olan sözlere son derece dikkat etmeli ve hâkim olmalıdır. Gerek yalnızken gerek toplum içinde gerek eğlenirken gerekse üzülürken her an ve her yerde ağızdan çıkacak olan söz ve kelimelerin her biri kaydedilmektedir. Kelime kelime, hesabı verilecek bir hayatın sahibi olmak, son derece disiplinli yaşamayı gerektirir. Âyet-i kerîme bizde bu bilincin yerleşmesini istemektedir.
Sen başaramıyorsun, sen beceriksizsin, ne Zaman mutlu olmayı başardın ki? Sen de içindeki sese hak veriyorsun, "Haklı belki de. Ben yapamıyorum. Eğer hayat konusunda başarılı olsaydım ben de onlar gibi olurdum, yani çok daha mutlu."
"Ne çok uyuduğunu ve buna rağmen ne çok uyumak istediğini fark etti. Halbuki eskiden uykudan nefret ederdi. O zamanlar uyku, hayatının kıymetli anlarını çalıyordu. Yirmi dört saatte dört saat uyku, dört saatlik hayatın elinden alınması demekti. Nasıl da çok görürdü uykuyu! Oysa şimdi çok gördüğü şey hayattı artık. Hayat güzel değildi; tatsızdı, acıydı. En vahimi de buydu. Yaşamayı arzu etmeyen bir hayat, sona erme yoluna girmiş demektir. "
"En güzel hayat Allah ile yaşanan hayattır" eğer onun ile nasıl yaşanır? denirse şöyle derim;
• emirlerini yerine getirip yasaklarından kaçınarak ve sınırlarını gözeterek.
• takdir ettiğine razı gelerek.
• uzlet halinde güzel ahlak sahibi olarak.
• Allah'a çokça zikrederek.
• kalbin kendisine takdir edilene itiraz etmemesiyle. yok Olursa elini açar sesini kısar ve ondan istersin o sana Verdi verdi Eğer vermeyip seni mahrum ederse Men etmesinden ötürü bile ondan razı olursun bilirsin, onun vermemesi cimrilikten değildir senin içindir.
-- istemeyi kesme! Çünkü isteyerek ibadet ediyorsun Ne zaman Buna devam edersen senin muhabbetiyle ve samimi tevekkülle rızıklandırır. muhabbet de seni maksada yönlendirir seni sevmesini sağlar Böylece sıddıkların hayatını yaşarsın.
Hayat böyle Olmazsa onda hayır yoktur.
... Evet, ben bir şıpsevdiyim, bir ayran gönüllüyüm, maymun iştahlıyım, hatta bir maymunum ama aslına bakarsanız daha yüzünü bile tam olarak seçemediğim birine âşık olduğum da pek görülmemiştir. Hiç olmazsa kızın karşıma oturup bana şöyle üç saniye boyunca bakması veya güzel bir sesle birkaç cümle etmesi gerekir. Oysa o gelince bütün bunlara gerek kalmadı. ne renk olduğunu kesinlikle bilemeyeceğim (yıllar sonra balköpüğü olduklarını öğrendim) saçlarının hafifçe dalgalandığını gördüğüm anda yüreğim ağzıma geldi. Bu kızın güzelliği 10 üzerinden 9, belki 9,5 ederdi. (10 üzerinden 10'u "Hayat Ağacı"ndaki Sam gibi kızlar için saklıyordum.)
Sayfa 19 - Ulaş ve İrem'in ilk karşılaşmaları Hk...Kitabı okuyor
Ressamlar model olarak sürekli kullandıkları, en zarif, en güzel taraflarını taklit etmeye ve tıpatıp yaratmaya hep çabaladıkları doğaya ne borçlularsa Floransalı ressam Giotto'ya da aynısını borçlular.
Biz yaşayanlar ayrı değiliz birbirimizden
Önce bunu söylemeliyim size
Sonra bütün güzel şeyleri sevmekte
Beraber olmalıyız derim
Değil mi ki bu dünya ailesindeniz
Bize bu düşer bu savaşta
Kötüye karşı hep bir olmalıyız
Bütün işlerin iyi gitmesinde bir
Ve şunu bilmeliyiz ki zaten
Bir başına yaşamak, yaşamak değildir
Bilsek nehirler bizden
Hangi yollardan geçtiğini, nelere katlandığını, artık hayat hikayenin sonlarında olduğunu, hizmetinin bittiğini ve ne kadar güzel şey gördüğünü ,ne kadar zevki ve acıyı umursamadığını, kaç kere şöhreti görmezden geldiğini, onca insafsız insana müşfik davrandığını hatırla.