Kırlangıç denize uzak yerlerde asla uçmaz. Bu yüzden denizciler için hep umut vaad eder. Denizciler kırlangıcı gördüğünde karaya yaklaştığını anlar. Ama kırlangıç bir kuş sonuçta ve denizciler için ne anlam ifade ettiğini bilmiyor. Genel olarak hayatımızdaki bazı insanlar da böyle.
Bonne journée :)
'Kadın ve Erkek' birbirini tamamlamak için tasarlanmıştır daha doğrusu ben öyle olduğuna inanıyorum. Daha kendi keşfimizi yapmadan aşık olan zihinlerimiz yüzünden çok sıkıntılar çektik ve çekmeye devam ediyoruz.
Bu iki türü birbirine yaklaştırmak hiç zor değildir, bir kaç hormonun hareketlenmesi yeterlidir. Peki bu iki türü birbirinden ayıran nedir dersek!
Benim cevabım öncelikleridir. Kadın psikolojik ihtiyaçları giderilmediğinde hayatı cehenneme çevirme kudretine sahiptir; çünkü erkek temel ihtiyaçları karşılanmadığında cehennem zebanisine dönüşür.
Yani hayatımızdaki kadınlar bize cenneti ya da cehennemi sunabilirler...
Her şey bir kişinin menfaatsiz sevmesiyle düzelebilir...
Sevgi geçerli tek recetedir.
Kendine kahve ısmarlama hâli...
Hayatta biriktirdiğim …
Dilden çıkanlar konuşulanlar neden önemli?
Kelimelerin hayat bulma durumu var..
Kelimenin hay olma durumu değiştik..
Kelime ağızdan çıkınca bir ok gibidir yerini bulmadan sonu olmaz..
Bundan dolayıdır ki ya sus ya doğruyu söyle…
Ve en güzel Doğru Dua dır
En çirkin söz ise Bedduadır yerini bulmayanlar geri döner dedik…
Duanın dönmesi ve Bedduanın
"İyilik benim kendime olan inancım."
Uzun süredir kendimle olan fikir kavgam vardı. Bu cümle kafamdaki karışıklığı gidermeme yardımcı oldu. Hayatımızda nice insanlarla, olaylarla karşılaşıyoruz. Bazen iyi bazen kötü bir şekilde bize verdikleri tepkilere nasıl karşılık vereceğimiz konusunda kararsız kalıyoruzdur.
Hep karşıdaki kişinin tavrına, söylediklerine yada onun bana davrandığı şekilde karşılık vererek çözüm bulmaya çalışıyordum. Bu beni rahatsız eden bir konuydu. Çünkü benim onlardan bir farkım olmuyordu. Ben de "herkes" gibi oluyordum. Benim bir değer yargım olması lazımdı.
İnsanlar değişmiyor ama biz değişebilir, kendi dünyamızı kendimiz inşa edebiliriz. Kim ne yaparsa yapsın kendi değerleri ile hareket etmiş olacak. Herkes kendine yakışan şekilde hareket edecek. Bizim de kendi dünyamızda değerlerimiz belli ise gelişen olaylar karşısında daha rahat karar verebiliriz.
Güzel bakan güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır. Hayatımızdaki iyilikleri çoğaltıp daha güzel bir hayat imkanı sağlayabiliriz. İyilik bizim kendimize olan inancımız, değerimiz olsun. Kimsenin buna değmeyeceğini bilsek bile..🙏🏻🍀
Bu düşünce biraz - Stoik mi ne...
Gerçekler nerede bilmiyorum: Ama emin olduğum şey, nedenini bilmeden acı çekerek yaşayıp öldüğümüz. Mutlu olmayı istemek en büyük yanlışımız. Mutluluk veya mutsuzluk hep tesadüflere bağlı. Binbir tehlikeyle dolu bu hayat denizinde, kayığımız rüzgarın keyfine bağlı. Biz ne kadar çok uğraşırsak uğraşalım, hayatımızdaki çok az şeyi değiştirebiliyor veya önleyebiliyoruz. İnsanlar daha doğmadan kaderleri yazılmış...
Mutlu mu olacak yoksa mutsuz mu diye. Bu nedenle başkalarını suçlamak, veya başkalarından yardım beklemek saçma.
Bu hayattan beklentisi az olan çok mutlu olur. Hayattan zevk almayıp, daha fazlasını isteyen ise mutsuz.
Keşke hayatımızdaki doğru insanlar, yanlışları insanları düzeltseydi. Hep aynı insanlıktan bu hayattaki acıyla baş başa kalmaktan sıkıldım. Yanlış insanlar insanlıktan anlamıyor konusunu çok tekrar etmem gerekiyor.
Gönüllerde hoş bir sadâ bırakmak niyazıyla...
Hayatımızdaki insanlar bir şekilde iz bırakırlar zihnimizde ve yüreğimizde!..
Kimisi "Kara Bulutlar" gibidir, hatırasıyla ansızın hüzün bastırır yüreğimize, ardından yağmura döner gözlerimizde...
Kimi "Gökkuşağı" gibi düşer önümüze; çocuklar gibi şenlendirir, tebessüm yayılır yüzümüzde...
Kimisi de "Güneş" gibi parlar kalbimizde; ışığı hem yüzümüzü hem yüreğimizi aydınlatır...
Hayatımızdaki en değerli insanlar ,
Bizi her koşulda tüm kalbiyle dinleyenlerdir.
Biz konuşmazken bile.
Umre mi, Moda mı, Ticaret mi?
Çocukken çevremizde umreden gelmiş birisine ziyarete giderken heyecanlanırdık, zemzem içip hurma yiyeceğiz diye. Sonra bazıları oyuncak vermeye bazıları yüzük, toka vs. vermeye başladı.
Zamanla hediyelerin şekli ve boyutu değişti. Günümüzde ise bu iş daha çok ticarete dönmüş gibi(!) Parlak renkli tesbihler, taşlı zikirmatikler, kadife parlak kumaşla kaplanmış dua kitapları, cafcaflı paketler...
Artık umre ziyaretlerine gitmek istemiyorum çünkü insanlar bu tarz hediyeler verdikçe ben kendimi mahcup hissediyorum. Sanki sırf o hediye için gitmişim gibi. Alsam gönlüm rahat değil, almasam ayıp olur ikilemi içinde kalmak beni üzüyor.
Sadece umre değil mevlid, hatim, cenaze vs. dini bir vecibeymiş gibi yerine getirilmesi zorunlu algısı oluşturulan bütün bu organizasyonlarda, insanlar bir biriyle yarışıyor sanki. Kim daha güzel hediye verecek yarışı(!)
Bizimki daha büyük, bizimki daha parlak, bizimki daha renkli, bizimki daha kaliteli, en iyisini ben yaptım yarışı.
Bir evde cenaze çıkmış 40. Günü mevlid yapıp insanlara yemek verip birde merhumun ismi yazılı hediyeyi nasıl organize edebiliyorsunuz?
Yada bunu neden yapma gereksinimi duyuyorsunuz?
Asıl soru insanları, bunları yapmaya yönlendiren şey ne?
Artık hayatımızdaki her şey gibi bununda moda olması mı?
Yoksa gösteriş yapmak mı?
Sahi nedir?
Ne kadar düşünsem de benim verebilecek bir cevabım yok maalesef.
Beynimizi geliştirmek için nasıl alışkanlıklar edinebiliriz?
M – Meditasyon yapmak
Meditasyon farkındalığımızı artıran zihnimizi berraklaştırmaya yardımcı olan etkili bir pratik. Gün boyu ekran başında ve hareketsiz olarak çalışmak, zihnimize ve bedenimize ihtiyacı olan molayı vermemek tükenmişliğe neden olabiliyor. Kwik’in önerdiği ilk doğal yöntem olan meditasyon ise günlük etkilerinin ötesinde uzun
Zaman
Zaman nedir? Anlar, dakikalar, saatler, günler, aylar ve yıllar… Her insan için aynı mıdır bu kavramlar? Kimileri ‘akışa bırak düzelir’ der, kimileri ‘keşke geriye alabilsek zamanı’ diye pişmanlık duyar. Peki hangisi bizi iyi sonuca ulaştırır? Daha doğrusu zaman bu süreçlerde bir basamak olabilir mi? İyileştirir mi yaraları? Ya ilerlemesini