Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Psikolojide karakter ve durumların davranışı oluşturmadaki etkileşimi kabul edilmiş bir gerçekliktir; insanlar daima belirli davranışsal bağlamlar dahilinde hareket ederler. İnsanlar hem farklı ortamlarının ürünleri hem de karşılaştıkları ortamların üreticileridir. İnsanlar sadece bağlamsal koşullarla doldurulmuş pasif nesneler değildir. İnsanlar genellikle içinde bulunacakları veya kaçınacakları ortamları seçerler ve varlık ve eylemleriyle ortamı değiştirebilirler, o sosyal çevredeki kişileri etkileyebilirler ve birçok yönde ortamları dönüştürebilirler. Çoğunlukla hayatımızdaki olaylar dizgisini etkileyebilen ve kaderlerimizi şekillendirebilen etken birimlerizdir. Dahası, insan davranışı ve insan toplumları kültürel değerlerden ve uygulamalardan olduğu kadar temel biyolojik mekanizmalardan da fazlasıyla etkilenir.
Sayfa 502Kitabı okudu
... "insanların sorunlarıyla meşgul olarak içimizdeki boşluğu dolduruyoruz. Hayatımızdaki boşluğu. İnsanlar bizden bir şey istemediğinde, bize ihtiyaç duymadığında o bomboş hayatla yüzleşiyoruz. Ne kendimizi mutlu edebiliyoruz, ne o zamanımızı doldurabiliyoruz, ne de iyi hissedecek bir şey bulabiliyoruz. Ya kendimizi uykuya veriyoruz, ya yemek yemeye ya da herhangi bir bağımlılığa, belki de internete veya televizyona yöneliyoruz. Aslında biz insanlara çok fedakârlık falan yapmıyoruz. Bu bizim ikincil ihtiyacımız olan duygusal tatminimizi gideriyor, yetersizlik hissinizi tamamlıyor ve belki de asosyal veya yalnız tarafımızı bunlarla dolduruyoruz."
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam
Mobbing Bank Diyor ki;
Kopuk Kopuk Kendinden yana çekiştirmek huyudur insanın Hayat ise bahsettiriyor kendini insana Aynada kendini gören kaçıyor Sevmek, hayatımızdaki hazlara yaratılışımızın kaldıramayacağı kadar yer vermek yanlışına dönüştü Çıkarını sevmek sanıyor insanlar Kaldıramadı insanlar yüzlerinde ki maskeleri Maskesini atabilen kendi benzerini bulabilecekti Yıllar bizi zamanın içinden geçirirken zulmün talan ile bizden kopardıklarını bilmek ne fayda Dünya hiç durmayan bir salıncak Toprak ada kendi içinde kendini sallıyor, tutunamayan düşecek! Bu doğal olmayan sarhoşluğun içinde sayı ve olanaklar arttıkça insan sayısı azalıyor! Önder Karaçay
Sizce de hayatımızdaki bazı insanlar evde ses olsun diye açılan televizyon gibi değil mi?
Zaman somut deliller bırakmadan geçip gidiyordu,yaşadıklarımız ve hayatımızdaki insanlar dahi bir hatıraya dönüşüyordu.
Bağlanma teorisi, genlerimize işlemiş yakınlık kurma ihtiyacını temel alır. John Bowlby'nin dahiyane fikri, evrimsel olarak hayatımızdaki bazı bireyleri seçip ayırmaya ve değerli kılmaya programlı olduğumuzu ortaya çıkardı. Bir eşe bağlı olacak şekilde yetiştirildik. Bu ihtiyaç rahimde başlar ve ölünce sona erer. Bowlby, evrim boyunca genetik seçilimin bağ kuranlardan yana olduğunu ortaya attı. Tarih öncesi zamanlarda sadece kendilerine güvenen ve kendilerini koruyacak kimsesi olmayan insanlar av olmaya daha yatkındı. Kendisiyle yakından ilgilenen birine sahip olanların hayatta kalma şansı artıyor, yakın bağlar kurma tercihlerini yavrularına da aktarıyorlardı. Aslında, özel birine yakın olma ihtiyacı o kadar önemlidir ki beynimizde bağlanma figürlerimizle (ebeveynler, çocuklar ve partnerler) bağlantı kurma ve bunları düzenleme için özel bir biyolojik mekanizma var. Bağlanma sistemi adı verilen bu mekanizma, sevdiklerimizin yanındayken güvende olmayı ve korunmayı sağlayan davranış ve duygulardan oluşur. Bu mekanizma, bir çocuğun annesinden ayrıldığında neden paniğe kapıldığını, çılgınca arandığını ve onunla yeniden bağlantı kurana kadar neden kontrolsüzce ağladığını açıklar. Bunlara tepkisel davranışlar denir ve yetişkinler olarak bunları hala sergileriz. Tarih öncesi zamanda bir partnere yakın olmak ölüm kalım meselesiydi ve bağlanma sistemimiz bu tür bir yakını kesin gereklilik olarak görecek şekilde gelişti.
Reklam
"Bazen iyi şeyler de bizi heyecanlandırabilir, alışkın olduğumuz dengeyi bozabilir. Hayatımızdakı değişikliklerden her zaman etkileniriz."
“Aynı hayatımızdaki insanlar gibi sevgi de alçalıp yükseliyor, hayatımıza girip çıkıyordu.”
“ Sizce de hayatımızdaki bazı insanlar evde ses olsun , diye açılan televizyon gibi değil mi?”
Sizce de hayatımızdaki bazı insanlar evde ses olsun, diye açılan televizyon gibi değil mi?
Reklam
Bir başka haksızlık kutusunda şunları okuyoruz: “On yaşındaki çocukların fabrikalarda çalıştığı ülkeler var, bu hiç adil değil.” “Sokaklarda yatan insanlar var, bu adil değil.” “Çocuklarını döven anne babalar var, bu adil değil.” “Ülkelerinden çıkamayan insanlar var, bu adil değil.” “Tedavi görmek için yeterli parası olmayan hastalar var, bu adil değil. “ Görüyoruz ki, burada artık evdeki okuldaki günlük hayatımızdaki haksızlıklardan söz etmiyoruz. Bize dokunan, ama yalnızca bize dokunan adalet sorunlarından söz etmiyoruz. Artık insanların tamamı için bütün insanlar için var olması gereken bir adaletten söz ediyoruz Eğer Henri’nin arkadaşlarından daha az harçlığı varsa, bunun haksızlık olup olmadığını her zaman tartışabiliriz. Ama aç insanlar, fabrikalarda çalışan ya da dayak yiyen çocuklar gördüğümüzde, bunun adil olmadığını hemen anlarız, bunun tartışılacak yanı yoktur. Bir haksızlık olduğunu anında kavrarız, kimse bunların adil olduğunu söyleyemez. Bu adalete evrensel adalet diyoruz. Yalnızca bazı insanları değil, dünyadaki bütün erkekleri, bütün kadınları, bütün çocukları savunan bir adalet bu.
Sayfa 22 - Günışığı Kitaplığı
Sizce de hayatımızdaki bazı insanlar evde ses olsun diye açılan televizyon gibi değil mi?
Hayatımızdaki anlam kaybının yarattığı boşluğu, para ve onun satın aldıkları doldurmaz. Sahip olduğumuz değer ve erdemler bizi gerçek ve özgür insanlar kılar.
Sayfa 127 - TimaşKitabı okudu
Değer ve boşluk
Hayatımızdaki anlam kaybının yarattığı boşluğu, para ve onun satın aldıkları doldurmaz. Sahip olduğumuz değer ve erdemler bizi gerçek ve özgür insanlar kılar.
Sayfa 137Kitabı okudu
"Başkan'ın hayatımızdaki varlığını her geçen gün biraz daha hissetmemize karşın,biz olayları görmemeyi, her zamanki saf tavrımızla gelişmeleri iyiye yormayı sürdürüyorduk. Belki de söyledikleri doğruydu,o adada kentlerden, uygarlıktan uzakta yaşayarak yabani insanlar haline gelmiştik. Şimdi geriye doğru baktığım zaman, bu tavrımızın aşırı bir tembellikten,uyuşukluktan kaynaklandığını açıkça görebiliyorum. Hiçbir şeyi protesto etmiyorduk,karşı çıkmıyorduk."Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!" diyor ama yılanın bize de dokunacağını hesap edemiyorduk."
328 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.