Annenizle ilişkiniz nasıldı?
Annem beni her gün görüyordu, ama belirli saatlerde. Müthiş kategorik emirleri vardı. Mesela, mutlaka her şey yenecek, tabakta hiçbir şey kalmayacak. Bu o kadar kesin bir kuraldı ki, bundan kaçmak mümkün değildi. Bazen manasız huysuzluklar yapıyor, yemek yemiyordum. O zaman annem geliyor, benim odamdaki masada karşıma oturup bekliyordu. Ispanak gelmiş mesela, ben yemiyorum. Beni kısaltılmış ismimle çağırıyordu, "Nermerl" diye. Avusturyalılar her şeyi kısaltırlar, Nermin'i Nermerl yapmış, "küçük Nermin" demek. "Bitecek" diyor, o kadar. Fakat balo tuvaleti giyinmiş, operaya gidecek. Yalnız ben biliyorum abonmanı var, locada bir yeri var. Benim hesabıma göre operayı kaçırmamak için çıkıp gidecek. Ama o zaten çok gidiyor operaya. Onun için ısrarla oturuyor, karşı karşıya sessiz savaş halinde bekleşiyoruz. O bir şey söylemiyor, ben de söylemiyorum. Ben yemiyorum, o da oturmaya devam ediyor. Böyle birbirimize bakıyoruz.
Tam bir sinir harbi.
Evet, ama ben bu arada elbisesini tetkik ediyorum. Lacivert muare uzun bir elbise, üst dekolte kısmı inci ve mercanla işlenmiş. Büyük bir zevkle ona bakıyorum, ama o kımıldamıyor. Bu olay bir, iki, üç beş sürüyor. Her defasında aynı şey; en sonunda karar verdim ki, soğuk ıspanak, sıcak ıspanaktan daha beter.