Kimi zaman aklımız bedenimize hükmedemiyor, duyguların esiri oluyoruz, saf, berrak, lekesiz duygular insanı yüceltiyor, kimi zaman kör duygular insanı ızdıraba, acılara, sefilliğe sürüklüyor, cehennem ateşine atıyor.
Herkese selam. Nasılsınız? Umarım iyisinizdir. Bugün sizlere geçtiğimiz günlerde bitirdiğim bir kitapla geldim. Hem yazarla tanışma kitabımdı hem de yazarımızın bildiğim kadarıyla ilk kitabı diyebilirim bugün bahsedeceğim kitap.
Kitap hakkında uzun uzun konuşmayacağım bugün. Kendisi gibi kısa ve öz bahsetmek istiyorum onu. Hatta tek kelimeye indireyim : Yeşilçam.
Evet tam bir Yeşilçam hikayesi okuduk. Sahne geçişleri yazarımızın anlatım tarzı konunun işlenişi ve hatta sonu bile tam bir Yeşilçam hikayesi tadındaydı.
Kitapla ilgili olumsuz görüşüm ise azıcık daha hızlı işlenebilirdi bence konu. Ana karakterlerin buluşması biraz zaman aldı gibi. Kıbrıs Hareketı detayları ise oldukça hoşuma gitti.
1970 yıllarında geçen güzel bir aşk hikayesiydi okuduğumuz aslında. Kitaba bir bakın derim. Sıradaki kitapta görüşmek üzere...
Sırların kendi çıkış zamanı vardır yavrum, bazen de hiç çıkmayabilirler. Öteki dünyada sana sürpriz yapabilirler. Sırları zorlama yavrum, o çıkacağı zamanı bilir, bırak kendi haline. İşte o zaman görürsün neler olduğunu. Unutma yavrum Tanrı'ya senin için dua edeceğime söz verdim, iyi huylu sırlarla karşılaşırsın hayattında. Umarım hayatın hep iyi huylu sırları dinlemekle geçer. Kötü huylu sırları anlatmıyorum bile, o her yeri yakar yıkar biçer. Onlarla karşılaşmamaya çalış güzel kızım.
Ama korkular karanlıkta mı geliyordu? Hayır korkular her zaman vardı, gündüz de vardı ama biz onları göremiyorduk, onlarda yıldızlar gibi gözükmüyorlardı. Gün ışığı ayrıldığında ve gece olduğunda yıldızları görebiliyorduk, korkular da gece gündüz oradaydılar.