Ceylan gözlüm türküsü hikayesi şöyledir, 1998 yılında Âşık Mustafa Aydın eşi Melek hanım ve iki çocuğunu alır Ankara'dan Kars Sarıkamış'a doğru yola çıkar, eşi Melek hanım öğretmendir, Erzincan tercan'a gelirler ve sabah saatlerinde elim bir trafik kazası geçirirler eşi Melek hanım aracın camından fırlar ve 50 metre yüksekliğinde olan kayalıklaradan uçarak Murad nehrinin yanına baraj kenarına dikenlerin arasına düşer başına kayalıklar çarpımıştır sağ karşında kan akar ve oracıkta can verir, eşi aşık Mustafa Aydın eşi için yazar bu türküyü ilk dörtlüğüde şöyledir :
Kaşlarının karasından
Kan süzülür yarasından
Dikenlerin arasında
Çık kenara Ceylan gözlüm.
Anlatınca geçer, hafifler sanırsın. Belki biri anlar bir omuz olur başına. Anlaşılma arzusu birçok delilik yaptırır insana. Ama sonra anlarsın ki, anlattığın herkes bir parçanı alıp götürmüş. Boşa kürek çektiğini fark ettiği an aptal gibi hisseder insan. Sonra bir daha açmazsın ağzını, yutarsın ne kadar kelimen varsa. Ağzının olduğunu unutuyor insan böyle olunca. Dilin bedenine fazlalık gelen bir et parçası olarak öylece kalır dudaklarının ardında.
Nasıl anlatılır bilmiyorum, bi gecede doğup büyüdüğün, sokaklarında koştuğun, cafelerinde oturduğun memleketin yıkık bir harabe olacağını. Beraber gezip eğlendiğin arkadaşlarının mezarına gideceğini. Nasıl anlatılır bu çaresizlik bilmiyorum. Nasılız bilmiyoruz. İyi miyiz? Ya da toparlanabilecek miyiz? Bildiğimiz tek şey biz hep 6 şubatta kalacağız...