Beş yüz gündür, şu bulunduğumuz dünya köşesinde, bombardımanlar, tüfek ateşleri; sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar sürüp gidiyor, hiç dinmeden. Ebedi bir savaş alanına gömülüp kalmışız.
Sizin yanınızda, ya da sizinle birlikte savaşmış, sizinle aynı hayatı yaşamış, ama tıpkı sizin gibi yaşamış olan bir arkadaşınızın ölüsü karşısında insan doğrudan doğruya kendi vücudunda bir şok duyuyor.
İnsanların arasında, ırklar arasındakinden çok daha derin ve aşılması imkansız bir eşitsizlik olduğunu görüyoruz. Bir ülkenin insanları arasında menfaatlenen çıkarcılarla, meşakkat çekenler, yani kendisinden her şeyi feda etmesi istenilmiş olanlar, sonuna kadar bütün kuvvetlerini, sayılarını ve büyük ıstıraplarını taşımaları istenilenler ve onların üzerlerinden yürüyüp ilerleyen, gülümseyen ve başarı kazananlar arasında, berrak bir şekilde sınırlar var.
Bu dünyada hiçbir memlekete tek ülke denilemez... Her memleket sınırları içinde, iki ayrı ülke var... Ve her bir memleket birbirinden yabancı iki ülkeye ayrılmış.
Savaşı savaşarak yenebilir misiniz?
Savaş militarizm midir?
Savaşlar gelecek içinde kaçınılmaz mıdır?
Savaş nedir?
Henri Barbusse şöyle açıklamış; Savaş, sadizme kadar ulaşan kötülük yapmak, zalimliğe götüren bencillik ve çıldırasıya bir zevk duymak isteğidir.
Birinci Dünya Savaşı'nda Fransa cephesinde bir düzine asker arasında geçen olaylar, konuşmalar, yaşananlar.
Oldukça sarsıcı ve etkileyiciydi.
AteşHenri Barbusse · Evrensel Basım Yayın · 200283 okunma