Fransız şair, roman ve biyografi ya­zarı. I. Dünya Savaşı anılarını işlediği savaş aleyhtarı romanlarıyla tanınır. 17 Mayıs 1873′de Asnieres’te doğdu. Çocukluğu­nun bir bölümü İngiltere’de geçti. 1914′de 40 yaşını aşmış olmasına ve tüberkülozlu olmasına karşın gönüllü olarak Fransız ordusuna katıldı. Kendi İsteği üzerine cephede görevlendirildi. Savaşlardaki başarı­larından ötürü üç kez kahramanlık nişanı aldı. Sağlık durumunun kötüleşmesi üzerine 1917′de ordudan terhis edildi. Ordudan ayrıldıktan sonra savaş aleyh­tarı olarak birçok uluslararası barış örgütünde çalıştı. 1935′de Üçüncü Enternasyonal’in yedinci kongresine delege olarak katıldı. 30 Ağustos 1935′de son yıllarını geçirdiği SSCB’de zatürreeye yakalanarak öldü. Barbusse edebiyat yaşamına 1895′de yayımlanan Pleureuses (“Ağlayan Kızlar”) adlı şiir kitabıyla başla­dı. Şiirlerinde simgeci bir dil kullanan şair, roman çalışmalarında doğalcı bir anlatım benimsedi. İlk romanı Les Suppliants’ı (“Ricacılar”) 1903′de yazdı. Bunu 1908′de L’Enfer (“Cehennem”) adlı romanı izledi. Barbusse’ün uluslararası bir ün kazanması başyapıtı Le Feu: journal d’une escoude (Ateş) ile oldu. Bu savaş romanında, siperlerdeki Fransız asker­lerinin yaşantılarını bütün ayrıntılarıyla ve gerçekçi bir üslupla anlatır. Savaşı hazırlayanların değil, savaş­tan kazanacak hiçbir şeyi olmayan askerlerin açısın­dan bakarak savaşı eleştirir. Gönüllü olarak savaşa giden bir yazar olarak, savaş aleyhtarı görüşlerini kendi yaşadıklarıyla birleştirerek işlemiştir. 1917′de Goncourt Edebiyat Ödülü’nü alan bu roman, aynı yıl içinde İngilizce’ye çevrilmiş ve ABD’de üst üste yedi kez basılmıştır. Savaşın dehşeti ve yol açtığı yıkıntılar daha sonraki döneminde Barbusse’ü bir bütün olarak toplumu eleştirmeye götürmüş, savaş aleyhtarı çalış­malarını sol siyasal bir tutum içinde sürdürmüştür.
Her dakika, kendi yalnızlığına ve yılgınlığına biraz daha mahkûm ediyorlar seni; ne zaman ufacık bir kıpırtı görseler cezayı basıyorlar, çoğu zaman da sana mal niyetiyle bakanların bir emriyle yok ediliyorsun...
Ve biz, hepimiz birbirimize benziyoruz; ruhlarımızdaki farklılığa rağmen benziyoruz, çıkarlarımız aynı olduğu ve kişisel amaçlarımız hep küçücük, önemsiz şeyler olduğu için benziyoruz. Bizi saygılı bir sessizliğe zorlayan üst yapının ayak ucundayız, biz kitleyiz; bu gerçeğin bilincine çoktan çoktan vardım ben.
Konuşmasını öğrenemeyecek kadar çok seviyorduk birbirimizi. Seslerimizi öpüştürmek için, o da topu topu üç beş kelime konuşuyorduk sadece, üstelik hep başkalarından söz ediyor ve bol bol gülümsüyorduk.
Hayatımın kocaman, upuzun bir bölümü akıp geçti. Bazen düşünüyorum da, geçen zamanın, tükettiğim zamanın uzunluğuna bayağı şaşıyorum; ölü günlere, yıllara şaşkınlıkla bakıyorum. Nasıl da çarçabuk gelip geçti her şey ve ben ne kadar az değiştim, durumumun, hem bu kadar gerçek, hem bu kadar olağanüstü olması ürkütüyor beni ve bunu kafamdan atmaya çalışıyorum. Ama, geleceğim buna rağmen şekilleniyor, boyutlanıyor karşımda, bitiyor, tükeniyor hatta. Gelecekteki günlerim de geçmişteki günlerimden pek farklı olamayacak; şimdiden benzemeye başladılar hatta. Bir baştan öbürüne, yeniden seyrediyorum hayatımı, yaşadıklarımın yanında yaşayamadıklarımı da.
~~~NazımHikmetTavsiyesiyle~~~
Henri Barbusse 1873 Mayısında Asnieres (Sen) de doğmuştu. İlkin 1şiir kitabı, sonra da 1romanla edebiyata atıldı. 1908 de yazdığı «Cehennem» adındaki romanı edebiyat dünyasında epeyce dikkat çekti ki yazarla tanışma kitabımdır ve çokça sevdiklerim arasındadır, tüm
Aydınlık, ünlü Fransız yazar Henri Barbusse'ün, kişisel serüveninden de izler taşıyan romanı. Fransız milliyetçiliğine ve genel olarak her türlü şovenizme keskin eleştiriler yönelten yazar, sistemin alt kademelerinde, yalıtılmış bir hayat süren küçük burjuva bir fabrika memurunun zihinsel aydınlanma sürecini anlatıyor.
AydınlıkHenri Barbusse · Yordam Kitap · 202245 okunma
Birkaç gün önce Yaşam ve Yazgı'yı bitirdim.Ondan sonra ulaştığım doygunluğa yaraşır bir kitap okumalıydım. İstemsizce elim "Aydınlık"kitabına gitti.Kitap fuarından almıştım.Iyi ki elim buna gitmiş.Okurken çok mutlu oldum.Bir kere içinde barındırdığı felsefe,düşünce yapısı çok iyiydi. Milliyetçiliğe,şovenizme karşı,savaşa,kapitalizme karşı oldukça dik duran bu eser fabrikada çalışan bir memurun 1.Dünya Savaşı'na katıldıktan sonra ulaştığı zihinsel aydınlanmayı anlatıyor.Cepheye gitmeden önce ve savaştan döndükten sonra tamamen farklı iki Simon görüyoruz.Özellikle cephede,ölümle burun buruna iken düşündükleri,aydınlanma süreci çok etkileyici idi.Birini öldürmek zorunda olmak,savaşın dost düşman ayırmaksızın herkes için ne kadar korkunç ve aynı olduğu,krallar ve patronların her felaketten nemalandıkları çok edebî ve derin cümlelerle okura sunulmuş.Hem bu kadar sade hem de edebî anlamda doyurucu cümleler okumak çok keyifliydi.Emekçilere,aşka,evliliğe,kapitalizme,milliyetçiliğe dair günümüze de hitap eden çok güzel satırlar okudum.Kitabı çok beğendim.Gerek anlatımı,gerek fikir dünyası ve zihnimde olayları canlandirmadaki başarısı yönünden çok güçlü buldum.Hak ettiği değeri bulmasını dilerim.Bircok klasikten daha güçlü buldum.Çok güzel bir toplumsal gerçekçi ve savaş karşıtı bir eserdi.
AydınlıkHenri Barbusse · Yordam Kitap · 202245 okunma