Neden ben?" diye sordum Tanrı'ya. Bir şey söylemedi.
Güldüm ve yıldızları izledim. Yaşamak güzeldi...
"Hiç Kimse Sıradan Değildir.”
Kitabı alıp okumaya bu cümlelerle karar verdim. Bu kitabı okurken ilk 40-50 sayfası oldukça sıkıcı gelmişti hatta bıraksam mı diye düşünmüştüm. Sonra bir gün üniversitede ki hocam kitabı inceleyip hiç kelimesiyle ilgili o kadar güzel şeyler söyledi ki devam ettim ve çok beğendim. Markus Zusak ile bu kitapla tanıştım ve diğer kitaplarını da okudum. Dilinin sadeliği, ağır kelimelerden uzak kalışı gibi etkenler kitabı kolaylıkla okumanızı sağlıyor.
Kitapta; 19 yaşında taksicilik yapan Ed, kendisini sıradan biri olarak görür, hatta bir hiçtir ona göre. Tek amacı taksiye çıkmak ve arada arkadaşlarıyla kağıt oynamak olan biridir. Bir gün posta kutusunda kendisine gelen bir iskambil kağıdıyla hayatı değişmeye başlar. İskambil kağıdının arkasında 3 farklı adres ve saat yer almaktadır. Ed bunları araştırmaya karar verir ve bütün olaylar bundan sonra başlar.
Dünyanın her yerinde aileler bir araya gelir,birkaç dakikalığına yakınlığın tadını çıkarırdı.Bir saatliğine birbirlerine katlanılardı.Sonrasında ise sadece tahammül ederlerdi....
.....sana ne verebileceğimi söyler misin?
-Sen bana o kadar çok şey verdin ki
-Ben sana hiçbir şey vermedim dedim
Ama beni yeterince tanıyordu
Boş bir ayakkabı kutusu dışında hiçbir şey vermemiştim ama aslında bu herşeydi
Bunu ikimizde biliyorduk....
‘’Ona o kızla ilgili şeyler sormak istiyordum; onu sevip sevmediğini, hâlâ özleyip özlemediğini.
Ama çıtım çıkmadı. Kendimize karşımızdakiyle gerçekten tanışmak için ne kadar izin veriyoruz?’’