Bir gecede nasıl bir yıldırım isabet etmiş, nasıl her şeyi yakmış, arkadaki kalıntı nasıl hiç eşelenmemiş, bir şey bulmaya neden hiç uğraşılmamıştı? Tek hareket, tek ayrılış nasıl bu
kadar ebedi olabiliyordu? Ezelden hiç mi bir şey yoktu? Bu kadar izsiz ve uçucu, hemen baş çevrilecek ve kalanla idare edilecek kadar olmak o kadar ağrına gidiyordu ki, hiç iyileşmeyecek, bir daha hiç iyi düşünmeyecek ve iyi bir şey olmayacaktı sanki.