Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hilal Altın

Hilal Altın
@hilaltnn
Denizli
10 okur puanı
Nisan 2023 tarihinde katıldı
Her anı ölüdür. Şimdi sen de bir anısın. Sen de ölüsün. Her zaman benimle birlikte olan, birlikte taşıdığım, yaşadığım sözcüklerime dönmem gerek. Sözcüklerim olmadan o gökyüzüne nasıl dayanabilirdim. O caddeye, o geceye, gecelere, uykuyla uyanıklık arasında öylesine yatıp uyuyamadığım için sinirlendiğim ve her şeyi düşünüp, kalkıp düşündüklerimi sözcüklere çeviremediğim gecelere. Ya da uykunun ölümsü derinliğinde var oluşumuzun küçüldüğünü algıladığım gecelere. Bu yaşam, beni ancak içimde esen rüzgarları, içimde seven sevgileri, içimde ölen ölümü, içimde taşmak isteyen yaşamı, sözcüklere dönüştürebildiğim zaman ve sözcükler, o rüzgara, o ölüme, o sevgiye yaklaşabildiği zaman dolduruyor. Başka hiçbir şey. 'İnsan sevgiye biri yanımızda olmadığından acı çekene dek dayanır; oysa gerçek yalnızlık dayanılmaz bir hücredir.'
Reklam
“Acımın derinliğinde, benim için artakalan bir şey yok. Yalnızlığımı algılamamamın gururu bile.”
Her sevginin başlangıcı ve süreci, o sevginin bitişini getireceği boşluk ve yalnızlık ile dolu. Belirsizlikler arasında belirlemeye çalıştığımız yaşam gibi. Sevgi isteği, kendi kendini yaşamı kanıtlama dileği kadar büyük. Belki kendilerine yaşamı kanıtlamaya gerek duymayan insanlar, sevgileri de derinliğine duymadan, acıya dönüştüremeden yaşayıp gidiyorlar. Ya da sevgiyi sevgi, beraberliği beraberlik, ayrılığı ayrılık, yaşamı yaşam, ölümü ölüm olarak yaşıyorlar. Oysa yaşam ölümle, ölüm yaşamla tanımlı. Ama sen senin için her beraberlik ayrılış, her ayrılış beraberlik, sevgi sevgisizlik, duyum duyumsuzluğun başladığı an. Birisinin seninle yanyana olmak, kendi var oluşumu unutmak mı. Ya da daha derin algılamak mı. Kendi var oluşum. Her var oluş kendisiyle birlikte ölümü getirmiyor mu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Zaman zaman kendimi tüm insanlıktan daha güçlü duyuyorum, ama kendimi aynı anda çıplaklıklarından sıyrılmaya çalışan ağaçlar kadar da bırakılmış duyuyorum. Özellikle ben’in ben’i bıraktığı anlarda. Ya da ikisi bütünleştiğinde. Ve birden bire şimdiye dek hiç algılamadığım bir duygu gelip beni buluyor: Bırakmışlığın tadı
Kimse senin kadar güzel, hiç kimse senin kadar canlı gitmedi ölüme.
Reklam
Nisan ayının ilk pazar gününde artık bundan böyle acıları mutluluk olarak nitelendirmeye karar verdim. Yaşamımın en mutlu anlatında da aynı güçle acıyı duymadım mı. Ve acıların ötesinde bir beklenti vardı: Kendi dünyamın beklentisi.
“Her caddenin kendine özgü bir görüntüsü vardır. Her tepe başlı başına bir kişiliktir…”* diyor. Cesare Pavese
Hilal Altın
Bir kitabı okumaya başladı
Yaşamın Ucuna Yolculuk
Yaşamın Ucuna YolculukTezer Özlü
8.2/10 · 12bin okunma
67 syf.
·
Puan vermedi
·
2 saatte okudu
Çocukluğun Soğuk Geceleri
Çocukluğun Soğuk GeceleriTezer Özlü
7.5/10 · 16,4bin okunma
Yaşam, şimdi ancak kavranılması ve anlaşılması gereken; oysa yaşanması, gerçeğe inilmesi ilerideki yıllara atılan bir yabancı öğe gibi önümüze getirilmiş. Coğrafya derslerine getirilen yerküre gibi. Kimse yaşadığımız mevsimin, günlerin ve gecelerin yaşamın kendisi olduğundan söz etmiyor. Her an belirtilen bir öğretiye bizler hep hazırlanıyoruz. Neye? ( İşte şimdi o ileriye itilen, gelecekteki yaşamın içindeyim )
Reklam
Ailemizde bir gelenek var. Ölülerimizi gömdükten sonra mezarlarını yaptırmıyoruz. Hiçbirimiz de mezara uğramıyoruz. Ölüm kesin bir sınır olmadığı için mi ?
Ölüm düşüncesi izliyor beni. Gece gündüz kendimi öldürmeyi düşünüyorum. Bunun belli bir nedeni yok. Yaşansa da olur, yaşanmasa da. Bir kaygı yalnız. Beni, kendimi öldürmeyi denemeye iten bir kaygı.
Bizi bıraksalar. Ben onun dizlerinde yatsam. İçgüdülerimizle gövdelerimizi tanısak. Birbirimizi sevsek. Doğanın geliştireceği sevgi içinde büyüsek. Ana karnındaki çocuk gibi.
Önemsenmemek, düşünülmemek çok kötü bir hismiş. Umarım insanlar sizi önemsiyordur. Çünkü ben yokmuşum gibi hissediyorum.
101 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.