Asıl akıllılık, asıl tedbir, asil hüner, asıl iş: Allah'la beraber olabilmek, O'nun rnzasını kazanmaya çalışmak, O'nun buyruğu yönünde hareket etmeye, O'nun dinini desteklemeye, yaymaya, koruyup kollamaya, üstün getirmeye uğraşmaktır. Aksine davranmak ise büyük yanlışlık, büyük gaflet, büyük sapıklık, büyük küstahlık, dünyada, ahirete büyük hüsran ve büyük ziyandır.
Zamanın değerini bilmeyenler dünya ve ahrette hüsran içerisinde bulunacaklardır. Ama bu değeri bilenler Allah'a ve ahiret gününe iman eder, salih amellerde bulunur ve ardından bütün etraflarına daima hakkı ve sabrı tavsiye ederler. Hak bellidir ama sabır yanlış bilinmektedir. Sabır durup beklemek, ses çıkartmaksızın katlanmak anlamına gelmez. Sabır bilenmektir, direnmektir, zulüm ve batıl karşısında yılmadan ve en güzel bir biçimde savaşmanın adıdır.
Sayfa 159Kitabı okuyor
Asıl akıllılık, asıl tedbir, asıl hüner, asıl iş: Allah'la beraber olabilmek, O'nun rızasını kazanmaya çalışmak, O'nun buyruğu yönünde hareket etmeye, O'nun dinini desteklemeye, yaymaya, koruyup kollamaya, üstün getirmeye uğraşmaktır. Aksine davranmak ise büyük yanlışlık, büyük gaflet, büyük sapıklık, büyük küstahlık, dünyada, âhirette büyük hüsran ve büyük ziyandır.
Sayfa 123Kitabı okuyor
Sorun şu ki bir hatadan sonra kendimizi hırpaladığımız zaman, hatamız yüzünden yaşadığımız suçluluğa ve hüsrana bir de utancı ekleriz. Bu suçluluk ve hüsran bizi ileriye taşımak konusunda faydalı olabilir ama utanç…utanç takılıp kalmamamıza neden olur. Felç edici bir duygudur. Utanç sarmalına girdiğimiz zaman bize başlangıçta utanç veren türden hatalara yenilerini eklemeye daha yatkın oluruz…Belki de eksik parça bu tökezlemeleri kabullenmemdi. Belki tökezlediğim zaman bunun nasıl bir hayal kırıklığına ve hüsrana neden olduğunu utanç sarmalına düşmeden kabullenebilirdim. Belki de tökezleme denen şey adı üstünde sadece bir tökezleme olarak kalabilirdi.
Haset eden kişi için dalâlet, şaşkınlık ve hüsran olarak şu yeterlidir ki, kendisi Allah teâlâ'mn nimetine düşman, iradesine muhalif ve hükmüne kızgındır. Bunları değiştirmeye ve etkilemeye de gücü ve kuvveti yeterli değildir.
"Kiymet görmediği yerde durur mu insan?
Gülüşü zầi olur,gözyaşı hüsran."
Şahdamarımda solar nergisleri sevincin
Ruhumdur köşelerde dağılıp viran olan
Gitme!
Çözmek üzeredir son düğmeyi güvercin
Bazan muştu çiçeği bazan da hüsran olan
Sayfa 57Kitabı okuyor
Ey insan! Nedir seni uzaklaştıran,
Bırak artık hevesleri,Rabb'inden utan,
Dünya'nın sonu hep hüsran hep buhran,
Bırak artık şehvetleri Rabb'inden utan.
Kabir kapısı açık kapanmıyor inan,
Ölüp gidiyor yarını bekleyen insan,
Ey aslını unutup da şeytana uyan,
Bırak artık Kibiri Rabb'inden utan.
Davete icabet et okununca ezan,
Zulüm etme nefsine, yapışır yakan,
Başına bela olur kapanmaz yaran,
Bırak artık inadı Rabb'inden utan.
Bir yumak gibi yuvarlanır bütün cihan,
O gün Kurulur mizan toplanır divan,
Gizli kalmaz günahlar sayılır baştan,
Bırak artık gafleti Rabb'inden utan.
Hükmü Kaya
Karmakarışık hislere kapıldım.. Aralarında nefret de vardı, isyan ve hüsran da..
Sayfa 50Kitabı okudu
Herkes kendi şeklince işler görür. (İsra: 84'ten) Bu demek oluyordu ki, kişinin amellerinden elde edeceği netice, onun tavrına ya da karakterine göre şekilleniyordu. Yakîn bir iman, şifa ve rahmete, insanı inançsızlığa sürükleyen şüphe ise, hüsran üstüne hüsrana gebeydi.
Sayfa 214
Sonunu bilmediğin yolda güzel gibi ilerler bazen insan
Cazip gelir o an ki hisleri
Sonrası hüsran olmasın da.
•|İnsan, gerçek duyguları bir kenara itip sahte duygulara anlam yükleyerek gerçekliği kaybediyor...
(Sonrası bilindik hikaye, hüsran..)
youtube.com/watch?v=TvM9yVX...
Çekilip nur-u hidayet yine zindan olacak
Yine firkat, yine hasret, yine hüsran olacak
Yine sen, yaş yerine kan akıtıp ağla gözüm
Çünkü hicran dolu kalbim yine hicran olacak...
Yine göç var diye mecnuna haber verme sakın
Yine matem, yine zari, yine efgan olacak