Günaydın canım
9 gibi uyandım
Ve başlamış Eylül
Öyle takvimler falan karar veremez Eylül’e
Yalnızca gökler bilir
Bir ağlar, al sana Eylül
Ağustos’un hükmünün kalmadığını ilan eder
Ve siler yaz güneşinin bütün parmak izlerini
Ve kabuğunu kaldırır yaraların
Bir damlası yeter çocukluğumu hatırlatmaya
Derken sırılsıklam olurum
Daha da kururmam artık
Eylülse sana ne deme
Beni böyle yapıyor işte
Kırmızı bir kuştur soluğum
Kumral göklerinde saçlarının
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacakların
Kırmızı bir at oluyor soluğum
Yüzünün yanmasından anlıyorum
Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dört nala sevişmek lazım
Sevgilim sabahın erkenini seviyor.
Ben geceyi ve esmerliğini onun.
O dorukları seviyor, korkuyor bundan.
Ben rüzgarla buluşan tepeyi, tuhaflığı.
Ona bir yeşil gülümsüyor,
ben, hayatı delice sevdiysem nasıl,
diyorum, seni de öyle.
O kendi boşluğunda oyalanan günlerde
canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor,
ben göğe bakıyorum geceden.
Kendi çukurunu bulmuş deniz gibiyim
diyorum, yanında,
o sabahları eğilip öpüyor denizi.