bir dünyası vardı elbette, ama orası başka bir yerdi. dilin tükendiği, bakışın içeri döndüğü, kalbin kendini dinleyecek denli zayıf attığı özgün bir feleği vardı onun. derine kaçmış gözleriyle neye baksa, o şeyle arasında aşılmaz bir uzaklık yatıyordu.