Kitabı iki üç gün önce, iki günde okuyup bitirdim. Gayet akıcı, güzel ilerleyen bir kitaptı. Neyyire Hanım'ın Mücella'ya olan tavrına karşı kızgınlık besliyorum. Ne olursa olsun "kız kısmı okur mu?" "Kızların sanat okulunda işi ne?" "Şu bahçe kapısından dışarı çıkmayacaksın." tarzı cümleler, onu korumak değil, onu yaralamak olur. Bu da kitabın ilerleyişinde çok net görülüyor zaten. Evet burada çok başka bir yere geçiyor, oraya girmeyeceğim. Spoiler vermeden kısaca düşüncelerimi belirteyim. Kitapta aslında birçok insan tipi görüyoruz. Serbest / kısıtlanmış kız çocukları, aşık olduklarına kavuşamayıp, ince hastalık sonrası ölenler / hastalansa da bir anda iyileşip yeni bir hayata başlayanlar, İstanbullu gelin / gelenekçi gelin (bu terim doğru mu bilemiyorum çok.), her şeyi herkesi karşılarına alıp giden pişman olan / mutlu olan vs. Bu böyle uzar gider. Bence bu kadar çok karakter görmemiz o tipleri karşılaştırmamıza, kendi içimizde tartıp düşünüp her şeyin farklı sonuçlarını görmemize yarıyor. Tabi burada çok önemli bir noktaya değinmeliyim ki, bu da olumsuz bir durum: yazar o kadar çok betimleme yapmış ki, GEREKSİZ bir şekilde. İlk sayfalardan itibaren bunu görüp rahatsız hissetmeye başladım. Bir dahaki sefere bu kadar fazla betimlemelerin olduğu kitaplara devam etme, tamamlama konusunu daha detaylı düşüneceğim. Sevmeyenler için bir uyarı niteliğinde olsun bu da.
Fakat siz yine de mutlaka okuyun.