Nazan Bekiroğlu Nar Ağacı’ndan sonra merakla beklenen yeni romanı Mücella’da bizleri 1920-1970’li yılların Türkiye’sinden nostaljik bir hikayeyle buluşturuyor. Mücella, genç Cumhuriyet’le yaşıt bir kızın, unutulmuş kumaşların, kokuların, alışkanlıkların, iğne oyalarının, kimi yarım kalmış kimi tamamlanmış aşkların, hayatı seyretmekle yaşamak arasında gelip giden kadınların romanı. Zamanın daha ağır aktığı, hayatın ritminin daha çok mahalle aralarında karar bulduğu vakitler. Gaz lambasının ışığında içilen nohut kahvesinin ağızda buruk bir tat bıraktığı dönemler. Arka planda Türkiye, pek çok çalkantının içinden geçerken bile kendini bildi bileli çeyiz işleyen bir genç kız Mücella. Adım adım hayattan çekilirken bunu neredeyse hiç fark etmeyen... Neyi beklediğini bilmeden bekleyen... Derken günün birinde, kıyısında kaldığı hayata son bir çabayla dönmek isteyen... Sümbül kokulu bembeyaz yastık kılıfları, kanaviçe işli peçeteler, uçları fistolanmış havlular, çeyiz sandıkları arasında… Hanımeli, yasemin ve leylâk kokulu yaz ikindileri gibi uzun kış gecelerinde de, ya çardağın altında ya hep o soldaki pencerenin içinde... Mücella’nın dupduru ve çarpıcı hikayesi.
344 sayfa · İlk Yayın Tarihi: Ekim 2015
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

Ahh Mücella. Damağımda buruk ama güzel bir tat bıraktın.
344 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Mücellanın hikayesini okuyoruz. Aslında Mücellanın yaşayamadığı sadece yaşayanlara tanık olduğu bir hikaye. En son okuduğum kitapta “hayatını seyreden misin yoksa seyir eden mi?” Sorusuna şüphesiz Mücellanın cevabı “seyreden” olurdu. Etrafındaki herkes mutlu oldu, mutsuz oldu, evlendi, ebeveyn oldu, aşık oldu…… Ama Mücella Annesi Neyyire Hanımın baskısı sonucu bahçede ki karayemiş ağacının gölgesinde, hep izleyen oldu. Oysa ne güzel bir anne olurdu… Okula gitmesine izin verilseydi belki harika bir öğretmen olurdu… Güzel eş olurdu… İstediği, hayal ettiği her şey olabilirdi… Mücellaya “çok vicdanlı, çok iyi bir insandın ama kusura bakma da çok pısırıktın” diye kızarak kapadım kitabın kapağını. Ohh rahatladım :))
Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu
kalemine hayranım zaten. Masalsı anlatımı, ince ince işlenmiş kurgusu, cümlelerde ki naiflik….. Kısacası mutlaka okuyun efenim :))
Mücellâ
MücellâNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202111,6bin okunma
《 M Ü C E L L A 》
344 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Bazı hikayeler hiç yabancı olmadığımız kurgular anlatır. Lâkin kurguyu okurken zihnimize bıraktığı sorular,hayat yolunda yeni farkındalıklar kazandırır ya da farkında olan kişiler için hatırlatma
Mücellâ
MücellâNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202111,6bin okunma
"Ah Mücellâ"
344 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
“Her şeyi ciddiye almaya yazgılı, yalnız ve mutsuz ama mutsuzluğunun farkında bile değil, kendi içinde bir nabız gibi atarak çoğalıp duran bir kız çocuğu ile kuruyup gitmiş yaşlı bir kız arasında yaşanması her zaman için olası bir sahneydi bu. Tek farkla: Gerçek oldu” (Sayfa: 338) Nazan Bekiroğlu'nun kaleminden çıkan bu şiirsel eseri okumak, insana sadece bir roman okuduğunu değil, aynı zamanda bir yaşamın derinliklerine tanıklık ettiğini hissettiriyor. Açıkçası ilk başlarda olayların çok sade ve sakin bir şekilde ilerleyişinden ve betimlemelerin yoğunluğundan dolayı biraz sıkılsam ve kitabı okumakta biraz zorlansam da sonrası güzel geçti ve Mücellâ'yı bitirdiğimde, içimde uzun süre devam eden bir burukluk, aynı zamanda bir aydınlanma hissi ve kendi yaşanmamışlıklarımın hüznüyle baş başa kaldım. Bu roman, sadece edebi bir eser olmanın ötesinde, insanın ruhuna dokunan, düşündüren ve hissettiren bir başyapıt. Kesinlikle okunması ve üzerinde düşünülmesi gereken bir eser. Sanki Mücellâ'yı ben yaşamışım, onunla birlikte hüzünlenip onunla birlikte umut etmişim gibi. Bu duygu, bir kitabın insana verebileceği en değerli hediyelerden biri olsa gerek. Herkese bol kitaplı günler ve keyifli okumalar dilerim.
Mücellâ
MücellâNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202111,6bin okunma
Ah be Mücella
344 syf.
9/10 puan verdi
İnsanı çok da şaşırtan bir hikaye değil Mücella'nın hikayesi. Genç yaşta dul kalan annesinin, evin artık erkeği O'dur diye güvendiği oğlunun karısı ile geçinememesi ve Almanya'ya yerleşmeleri ile aman laf olmasın diye bahçe kapısından başını çıkarttırmadığı, annesine sonsuz sevgi ile itaat eden Mücella. Hayatı başkaları için yaşayan , şu hayatın tadına biraz da ben de baksam dediğinde geç kaldığını fark edenlerden biri daha sadece... İçinde hem Türk aile yapısını, hasret kaldığımız komşuluk ilişkilerini, aşkı ve biraz da dönemin siyasi durumunu anlatan, dili güzel bir kitap :)
Mücellâ
MücellâNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202111,6bin okunma
344 syf.
10/10 puan verdi
Nazan Bekiroğlu 1920 lerden 70 li yıllara kadar yaşanmış gerçek bir olaydan esinlenerek kaleme aldığı Mücella romanı duygusal anlar yaşatan bir eserdir. Anneleri tarafından sınırları çizilmiş bir hayatın içinde yalnız ve ne beklediğini bilmeyenlerin romanıdır Mücella. Hayatını hep erteleyip kendinden fedakarlık yaparak yaşadığı ve çektiği zorlukların üstesinden gelmeye devam ettiği, kendisinin yaşayamadığı hayatı hep başkalarının yaşadığına şahit olduğu, sonunun da yine aynı şekilde bittiği Mücella duygu yoğunluğu yaşatan bir eserdir. Akıcı ve sade bir dille yazılmış olan bu romanı tavsiye ederim.
Mücellâ
MücellâNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202111,6bin okunma
344 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Nazan Bekiroğlu'nun 2015 yılında yayımlanan romanı Mücella, yazarın kendine has üslubuyla kaleme aldığı, okurları derinden etkileyen bir eserdir. Roman, Mücella adlı genç bir kızın, annesinin
Mücellâ
MücellâNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202111,6bin okunma
"Senin hayatının benim kağıdıma düşen yazısı bu..."
344 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
8 günde okudu
Hayat denen o geçitte kimselere değmeden ama fazlasıyla tanık olan ve tanık olmanın verdiği yorgunluğu sırtında taşıyan bir Mücella hikayesi... Kitabın kapağındaki daha kitaba başlamadan çok
Mücellâ
MücellâNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202111,6bin okunma
344 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Hüzünlüyüm. Boğazımda yaşanamamışlıkların yumrusu kalakaldı. Kitabı okurken hiç böyle bir konusu olacağını düşünmemiştim. Hani biz bekliyoruz ya, bir şeyler olsun diye.. Her şey bazılarımızın istediği gibi olmuyor. Bazıları hep bekliyor. Mücella. Onunla beraber radyoda sağcıları solcuları dinledim. Dikiş yaptım, kahve yaptım. Bir an mücella oldum sandım. Üzüldüm, kendi halime sevindim. Ne çok yaşıyoruz ne büyük imkanlar içindeyiz farkında olmuyoruz bazen. Hatta kendi hayatımızı yetersiz zannediyoruz. Mücellanın her anına şahittim, çok sevdim onu. Şimdi ise kaybettiğim için yastayım.
Mücellâ
MücellâNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202111,6bin okunma
344 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
2016'da "Bu kitabı senin için aldım" diye atılan notuyla sahaftan benim için alınan bir kitabı okudum bugün.. Yazarın edebiyatıni konusturduğu benim de #Lasonsuzlukgecesi nden sonra kelimelerinin büyüsüne kapilmama neden olan ikinci kitabi. #Mücellâ Çoğu yerde bu ismi kullanıcı adı olarak kullanırım öyle otantik gelir bana soranların bana ait değil de bir roman karakterine ait olduğunu bilmeden.. #mücella Sümbül kokulu bembeyaz yastık kılıfları, kanaviçe işli peceteler, uçları fistolanmis havlular, çeyiz sandıkları arasında kalmış , hanımeli, yasemin ve Leylak kokulu yaz ikindileri gibi uzun kış gecelerinde de ya cardagin altında yap hep o soldaki pencerenin içindeki bir kadının cümlelerinin kitabı. Aşkı da manayı da acıyı da tutkuyu da ıstırabı da bu cumlelerde bulabiliyoruz. ---İçi burkuldu Mücella'nın. Bu işte bir hüzün vardı. Çünkü bahçenin bütün sınırlarını tek başına temsil eden karayemiş ağacı gibi Nazlı nin kitaplarını da hiç kimse Mücella 'dan daha fazla anlayamazdi. Nazli'nin kitapları, Mücella'nın dantelleri... Fark yoktu aralarında. Nazlı da hayatı bir pencerenin içinden seyrediyordu ve onun da hayatla arasında bir pencere camı vardı.--- ---"Nazligul" dedi. "Bu kadar çok okuyorsun. Korkarım bir gün yazmaktan başka bir işin olmayacak senin kızım. Yazar olacaksın. O zaman, beni yazarsın. Şu Mücella teyzenin solan gülünü, gün görmediğini, içinde yazmaya değer bir şey olmayan kayda değmez ömrünü."--- "Rüya olduk Nazlıgül" dedi denize bakarken. "Masal olduk, anlatımızın yok kızım."
Mücellâ
MücellâNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202111,6bin okunma
344 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Nazan Bekiroğlu, son romanı Mücella’da toplumsal yaşamda meydana gelen değişimlerin bireyler, özellikle de kadın yaşamında oluşturduğu farklılıkları ele almaktadır. Yazarın özellikle üzerinde durmak istediği toplum yaşamındaki değişiklikler değildir; Mücella’nın hayatındaki değişmeyenin nedenlerini sorgulamaktır. Mücella’nın etrafında sarmalanan olaylar dizisi farklı karşılaştırma düzlemlerinin oluşmasını sağlar. Toplumsal baskılar altında kadın erkek ilişkilerindeki çıkmazlar dile getirilir. Romanda, yazarın öz yaşam öyküsünde belirgin izdüşümler yer alır. Genç kadınların, erkeklerin kendi kararlarını verme süreçlerinde yaşadıkları ailevi baskılar, kendi isteklerinden aile baskısıyla vazgeçme romanda ele alınan konulardandır. Mücella Cumhuriyet'in kuruluşu ile başlayan hayatını yeni Türkiye'nin yaşadığı acı dolu dönemlerini hayatında yaşayarak geçiren bir genç kız. Mücella’nın dupduru ve çarpıcı hikayesi. Okunmaya değer…
Mücellâ
MücellâNazan Bekiroğlu · Timaş Yayınları · 202111,6bin okunma

Yazar Hakkında

Nazan Bekiroğlu
Nazan BekiroğluYazar · 23 kitap
3 Mayıs 1957 tarihinde Trabzon'da doğdu. İlk ve orta tahsilini aynı kentte yaptıktan sonra Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi (1979). Dört yıl lise öğretmenliği yaptı. KTÜ Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü'ne öğretim görevlisi olarak girdi. (1985). Orhan Okay yönetiminde sürdürdüğü Halide Edib Adıvar'ın Romanlarının Teknik Açıdan Tahlili konulu doktorasını tamamladı (1987). Aynı bölümde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Şair Nigar Hanım konulu çalışmasıyla doçent oldu (1995). 1998'den itibaren aynı fakültede açılan Türkçe eğitimi bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan Nazan BEKİROĞLU 4 Mayıs 2001'de profesör olmuştur Şehirli bir ailenin üç çocuğundan en küçüğü olan Nazan Bekiroğlu; kendi ifadesiyle 'ehl-i kalem ve kelam' bir baba ile titiz ve oldukça eğitimli bir annenin, iki de ağabeyin ikliminde epey nazlanarak, korunarak, esirgenerek büyümüştür. Çocukluğunda Türkçesi bozulur diye sokak yasaklanmış ve arkadaşları seçilmiştir, bunun için konuşurken Karadenizliliği hiç hissedilmez. Bekiroğlu, Türk Edebiyatı dergisi röportaj yazarı Belkıs İbrahimhakkıoğlu'na verdiği bilgilerle, kendini ve (birbirini andıran) hikayeleriyle şiirlerini şöyle anlatmıştır. Doğduğu ay (3 Mayıs), ruh dünyası ve ardından şiir ve hikayelerinde hep yer almıştır. Altı yaşına kadar oturdukları, konak yavrusu denilebilecek büyük evde yaşadıkları, hikayelerinin şuur altı malzemesini hazırlamıştır; 'Çini dolap tutamakları, billur kapı kolları, vitraylardan süzülen efsunlu hava, kapı yanında açan filbahri çiçekleri, taş duvarlardan fışkıran yabani incir dalı, kocaman halının göbeğine düşen sarı ikindi güneşi, geceleri yatağa uzanan dalga sesleri ve bu seslerle karışan martı çığlıkları.' Bütün bunların izdüşümleri daha çocukluk yıllarında sanatkar ruhunu yoğuran dünyanın temelini teşkil etmişlerdir. On dört yaşında babasının vefatıyla beraber ailenin ekonomik ve sosyal rengi değişir. Konaktan apartman dairesine geçiş yazarın içe dönük ruh yapısının teşekkülünde ve duyarlılığının şekillenmesinde etkili olmuştur. Daha sonra yüksek tahsil için aileden uzaklaşması bakışlarını dış dünyaya çevirmesini Anadolu'yu ve insanını tanıtmasını sağladı. Öğrencilik yıllarında halk edebiyatı ve Orta Asya estetiğinin peşinde idi. Bunu bir ölçüde ilk hikayelerine de yansıttı. (Hava Hanım Öldü) . Gerek sanatkar, gerekse akademik kişiliğinin gelişmesinde hocası Orhan Okay'dan teşvik ve destek gördü. Kendi ifadesiyle, kendini asıl buluşu mezuniyet sonrası yıllara rastlar. 1979 yılında apartmandan tekrar eski, müstakil ve bahçeli bir eve taşınırlar. Böylece sanatkarımız, ruhunu harekete geçiren atmosfere yeniden kavuşur. Daha sonra bir İstanbul seyahatinde hayatına Osmanlı ve Topkapı girer ve bu saray giderek, adeta bir tutkuya dönüşür. Ama onu çeken Osmanlı'nın zaferleri ya da yenilikleri değildir. 'Saray'ı özellikle insani yanı ile yakalamaya çalışır. Bekiroğlu, edebiyata ve özellikle şiire meraklı bir aileden geliyor. Baba ve anne şiiri duyan ve duyuran insanlar. Babası 'Hedef' adlı bir mahalli bir gazetenin sahibiydi. Basılmamış roman denemeleri ve pek çok şiirleri bulunan, tarihe ve bilhassa Osmanlı tarihine meraklı bir zattı. Bekiroğlu 'güzele ilgi duymayı' babasından öğrenmiştir. Okumayı, kendisine sevdiren babasıdır. 'İçinde Bir Sızı Var' hikayesinde kahraman da babasıdır. Bir zamanlar Tanpınar'ın etkisinde kaldığını şu anda bu etki üzerinden attığını söyler. Hayran olduğu Dostoyevski'den insan ruhunun labirentlerini vermesi bakımından etkilenir. Oscar Wilde'ın insan ruhunun evrensel prensipler doğrultusunda ve çok sade çizgilerle hikayeler yazmasından etkilenir. Nun Masalları döneminde Oscar Wilde gibi hikayeler yazmak ister. Nun Masalları'nın sade görünümünde onun etkisinin olduğunu söyler. Mustafa Kutlu'dan teknik anlamda geleneğe yaslanması yönünden etkilenir. Sezai Karakoç'tan geleneğin dönüştürülerek bugün nasıl kullanılabileceğini öğrendiğini söyler.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.