Her işin bir hak, bir de batıl yönü var. Dünya hayatının imtihan olması bu yüzden… Tercihlerimiz, seçimlerimiz, sevdiklerimiz bizi ya Allah’a yaklaştırıyor ya da O’ndan uzaklaştırıyor. Ya fıtratımıza kavuşuyor yada ondan kopuyoruz. İrade bizde. İpler elimizde. Bu can bineği nereye çekersek oraya koşuyor.
Eğer toplumun parasını yönetecek bir mevkiye gelirlerse kendilerinin, akrabalarının yada çevrelerindeki diğer insanların ceplerini doldurmamalı, bütün serveti, yönettikleri insanlar arasında onların ihtiyaçlarına ve içinde bulundukları duruma göre aralarında paylaştırmalıdırlar.
Tam olarak anlaşılıp uygulandığı takdirde namaz ahlakınızı geliştirip gerektiği zaman hayatınızı temelinden değiştirmelidir. Bu yüzden Allah “şüphesiz ki namaz insanı yanlıştan ve utançtan korur”der. Eğer değiştirmiyorsa sebep sizde gizlidir, namazda değil. Kömürün siyah olması suyla sabunun suçu değildir.
Hiç bir taş başka bir taşa, hiç bir ağaç başka bir ağaca, hiç bir hayvan başka bir hayvana itaat etmez. Siz bu hayvanlardan, ağaçlardan, taşlardan daha mı geridesiniz ki insanlara Allah’ın önündeymişcesine itaat ediyorsunuz?
Gerçek şu ki, Allah’ın hakimiyetini kabul etmeyenlerin bizi yönetmeleri, bizi her fırsattan utanca sürüklemeleri, Allah’ın en büyük hediyesi İslam’ı ihmal ettiğimiz için cezalandırıldığımızı gösteriyor.
Bu mu Allah’ın rahmeti! Eğer değilse niçin Müslümanlara gönderilmiştir. Hem Müslümansınız hem düşkün. Hem Müslümansınız hem köle. Bu durum bir nesnenin hem siyah hem de beyaz olması gibidir... Eğer Allah’ın adaletsiz olmadığını ve O’na itaat etmenin utançla sonuçlanmayacağını söylüyorsanız, İslam’dan beklediklerinizde bir hata olduğunu itiraf etmek zorundasınız. Nüfus cüzdanınızda Müslüman yazsa bile Allah değerlendirmelerini kağıt parçalarındaki yazılara göre yapmaz.