Fabllarımızın ve eski masallarımızın bahsettiği, sözünü esirgemeyen, açık yürekli, şarabı seven lafebesi kadınlar nerede? Durmadan koşuşturan, sürekli yemek yapan, şarkı söyleyen, neşe yayan, hayat saçan, sağlıklı ve güçlü kuvvetli çocukları acısızca dünyaya getiren ne şeli kadınlarımız nerede?... Günümüzde artık fabrika kızlan ve kadınları var; soluk renkli cılız çiçekler, donuk kanlı, bozuk mideli, eli kolu tutmaz kadınlar!.. Yoğun hazları tatmamışlar ve cesurca kabuklarından nasıl çıktıklarını anlatmayı beceremezler! Ya çocuklar? Çocuklara on iki saat çalışma! Ah sefalet!
Kaplumbağalar da Uçar başlığında karşımıza hiç beklenmedik bir imgelem çıkıyor: Umutla ilişkilendirilmiş ölüm temayülü...
Tahammül edilmesi olanaksız haldeki bir dünyanın çocukları bu film ve aynı başlık altında görece ikiye ayrılmaktadırlar:
Bir yaşam biçimi olarak direnmenin estetiğini bilinçdışı etkenlerin tetiklemesiyle benimseyip bunu gündelik hayatın tekdüzeliğine sindiren ve yaşamaktan başka çaresi olmadığı için 'umarsızca' hayatta kalmak adına çaba sarf edenler ile bitkinlik ve bezginliği daha fazla tahammül edilemez bulmanın getirdiği 'yeniklikle' hayat karşısında son kozunu oynama 'umudunu' sürdürerek intiharlı bir sona hazırlananlar.
Film bu minvalde yaşamak ile felsefi bir sorun olan kendini öldürmenin açığa vurulduğu iki sorunsala birden çözüm bulma derdine düşmeden izleyenlerin zihninde üçüncü bir tartışma konusu var etmektedir: Bireyi 'özgürlük' çıkmazından kurtarabilecek tek şey ölümdür!
Her şey boynunu bükmüş, keyifsiz, harap ve yıkıktı. Evler, çitler, evcil hayvanlar, adamlar, kadınlar, çocuklar ve onlara hayat veren toprak –hepsi tükenmişti.
Şimdi, dedim, insan denen yaratığı eğitimle aydınlanmış ve aydınlanmamış olarak düşün.
Bunu şöyle bir benzetmeyle anlatayım: Yeraltında mağaramsı bir yer, içinde insanlar.
Önde boydan boya ışığa açılan bir giriş...
İnsanlar çocukluklarından beri ayaklarından, boyunlarından zincire vurulmuş, bu mağarada yaşıyorlar. Ne kımıldanabiliyor ne de
7 Dil Bilen, Votka ve Samsun216 Müptelası Türk Filozof
10 yıldır aralıksız okuduğum, okumaktan öte aşık olduğum bir dahiden bahsedeceğim.
Ulus Baker...
Düşüncelerime yön veren yüce bir Türk filozof... Bir dahi, yazar, eleştirmen, sosyolog, çevirmen, ODTÜ öğretim üyesi…
7 dili anadili gibi bilirdi. Muhteşem bir Türkçesi vardı.
ÖDTÜ Sosyoloji
Bu uygulamayı kullandığım müddetçe hiç inceleme yazacağımı düşünmemiştim ama birkaç basit şey söylemezsem de içim hiç rahat etmeyecek. Bazı cümlelerin beni ne kadar güldürdüğünden, edebi yoksunluğundan da söz etmeyeceğim. Sadece kalbimi kırmayı başardığı için bu puanı vermek istedim. "Hassas biriyseniz bu kitabı okumayın." dandik bir tavsiye. Umarım okursunuz ve kalbiniz kırılır tıpkı benimki gibi. İlk 200 sayfadan hoşlanmayabilirsiniz, Jude kapalı bir kutu o sayfalarda daha çok arkadaşlarını dinliyoruz. Sonra yavaş yavaş Jude'u tanıyoruz,çünkü gerçekten sindirmemiz lazım yaşadıklarını. Ve biz tanıyoruz gerçekten, 30 yılı aşkın süredir yanında olduğu arkadaşları değil. Başlığa yazdığım cümleyi Jude söylüyor arkadaşına, kitap boyunca iki kez ağladım birisi bu kısımdaydı. Daha fazla anlatamayacağım sadece okursanız anlarsınız. Ben değeceğini düşünüyorum, tanımaya değecek karakterler var.
Siz işin hangi boyutuna inanıyorsunuz bilmiyorum. Belki ahirete belki yeniden doğuşa. Ama ben Harold'un da son sayfada bahsettiği gibi belki başka bir evrende ihtimaline inanmak istiyorum. Belki başka bir evrende seni, senin de bir değerin olduğuna inandırabilirler Jude. Eline bir kıymığın bile batmayacağı o hayatı sana borçlular. Ve son olarak Willem, ruhundan öpüyorum.
12 Eylül 2012 tarihinde eylemli mücadelemin ilk konusu partisiz demokrasi ve topluma hizmet konusudur.
Gündemi devrimden uzak tutmak adına sokak köpekleri ile değiştirmek isteyenler beyhude çabalar içindeler.
Devrimin nasıl olacağını ve devrim sonrasını tüm ulus tartışmak ve bu düşüncelere ilave edilecek yeni insanlık devrimi ile çelişki
"Evet benle mutlu olmanı istedim. Ama benle olmasanda mutlu olmanı çok istiyorum. Çünkü hayat zaten yeterince zor. Düşman olmamıza gerek yok. İki günlük dünya için... "