Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gazeteleri, radyoları, televizyonları tek bir devlet denetimi altına alarak hedef kitlenizi tutsak okuyucu/tutsak izleyiciye dönüştürmemiş ve toplumsal hayatın diğer alanlarında kendi iktidar tekelinizi kurup iş ve ekmek için herkesin sizin ağzınızdan çıkacak şeyleri dinlemesini yaşayabilmenin zorunlu önkoşulu haline getirmemişseniz, hedef kitlenizdeki insanlar sizin karşınızda, bu mesafe sayesinde, belirli bir özgürlüğe sahiptir.
İnsanlar gereksinmesini duydukları şeyleri görme eğilimindedir.
Reklam
Gelişmiş ülkelerdeki meyve suyu reklamlarında görsel kodlamalarda doğayı çağrıştıran iletilere ağırlık verilirken, gelişmesini, sanayileşmesini tamamlayamamış ülkelerde meyve sularının imal edildiği fabrikaların teknolojisi sergilenmekte, ürünün bir meyve suyu olarak doğallığı değil, gelişkin bir teknolojinin ürünü oluşu öne çıkarılmaktadır. Batılı doğayı özlemektedir, geri kalmış ülke insanı ise sanayileşmeyi, gelir artışını, yeni olanakları özlemektedir.
Batılı, doğayı özlemektedir, geri kalmış ülke insanı ise sınaileşmeyi, sınaileşmenin getireceği toplumsal hareketliliği, gelir artışını, yeni olanakları özlemektedir.
Bir erkek, konuşmakta olduğu kadına, "ama sen bir kadınsın" dediğinde, bu basit tümce bugüne dek yaşadığımız bütün bir insan tarihindeki eşitsizliği doğal bir olgu saydıran toplumun başat kültürünün ne olduğunu da ortaya koyar.
Dünyanın kendisini yaşamamız artık çok sınırlıdır. Yaşadığımız bu, ‘’ürüne dönüştürülmüş’’ dünyadır. Dünyanın her yerinde birden yaşadığımızı sanmamız, güzel bir duygu belki. Ama her gün en uzak yerlerdeki olayları bile izlediğimizi sandığımız dünyamızın gazetelerin, radyo ve televizyon şebekelerinin kendi kurumsal sınırlanmışlıklarına göre biçimlendirilmiş, işlenmiş, ürüne dönüştürülmüş, plastikleştirilmiş bir dünya olduğunu da unutmamalıyız.
Reklam
İnsanların gündelik hayatın hızlı ve telaşlı akışı içinde mitinglere gidemediği, sendikaların, derneklerin siyasal eğitim sunan çalışmaları fazla ilgi çekmediği sürece demokrasilerin temeli olan bilgilenmiş, bilinçlenmiş, sağduyulu seçmenlerin oylarının iktidarı biçimlendireceği inancı tehlikede demektir. Televizyonda uzun konuşmalar değil, kısa ve anlık ‘’imaj oluşturucu’’ programlar demokrasilerde yeni bir ‘’tiranlığın’’ tohumlarını atmak üzeredir.
Böyle bir kültür ortamını fark edemediği için de, insiyatif eşitsizliğini temel alan porno filmlerin erotik filmlerden çok farklı ürünler olduğunu anlayamaz. Erotizmin, insanın bugünkü sınırlandırılmış varoluş biçimine karşı başkaldırıcı bir arayışı dile getirdiğini; pornografinin ise, insan ile insan arasında eşitsizlikten başka bir ilişki kurulamayacağını, cinsellikte bile bunun ancak böyle olabileceğini "yaşatarak", eşitsizliği hayatın her alanında "meşrulaştıran" bir söylem oluşturduğunu göremez.
Ve 16. yüzyılın Batı ülkelerindeki ressamların yapıtlarına bakacak olursanız; zenginleşen tüccarların evlerini, nikâh törenlerini pahalı kumaşlardan dikilmiş giysilerini gördüğünüz kadar, köylülerin ve yoksul insanların kötü beslenmenin neden olduğu çirkin yüzlerini ve bedenlerini de görürsünüz.
69 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.