Gökhan iyi geceler diyerek o odaya girdi ancak gece onun için pek iyi geçmedi. Öldüğü için değil, son anlarında Afra'nın sabahının iyi geçmeyeceğini bildiği için belki de...
Onun gecesinin karanlığı kabus olmuştu ancak Afra için sabahın aydınlığı pek de rüya sayılmazdı.
Işıl
Bir kadının saçları çok şey anlatırdı.
Upuzun saçlar en kötü anılarla kesilirdi ve sonrasında iyi anıların da saçlarla birlikte unutulmasını umarlardı. Unutulmazdı, can yakardı. Fakat yine de yapılırdı. Kuaför koltuğundan kalkıldığında geride bıraktıklarına bakar gibi yere düşen saçlara bakarlardı. Daha kötüsü de vardı. Yeterince acıtmışsa bir kuaföre bile gitmezdi kadınlar. Bir duş sonrası sonrasında göğsünü ağrıtan hislerle aynanın karşısına dikilir, makası öylece hareket ettirirlerdi.
Işıl
Bazen toplum kadınların renklerini silerdi ve o zaman Tanrı'nın bize verdiği bir renkten başkasına bürünürdük. Kırmızı, sarı, mor, yeşil... Ne olursa. İnsan en mutlu olduğu renkte olmalıydı ne de olsa.
Işıl
Hava kararmadan iki saat önce evde ol, Afra.
Aydınlık beni güvende tutabilecekmiş gibi.
Sadece kalabalık sokaklarda gez, Afra.
Kalabalık beni koruyacakmış gibi.
Hatlarını belli etmeyecek şeyler giy, Afra.
Kapalılar bile tacize uğrarken kıyafetimin bir önemi varmış gibi.