❝ Peygamber’in ‘Kardeşine yardımcı ol, baskı yapan ya da baskı gören de olsa,’ sözünü ana ilke edilmişlerdi. ❞
İnanç Nerede Gerekli. — Ahlakçılar ve azizler arasında, en az rastlanan şey dürüstlüktür; belki tam tersini söylüyorlardır, belki de inanıyorlardır bu söylediklerine. Bir inanç, bilinçli ikiyüzlülükten daha yararlı, daha etkili, daha ikna ediciyse, çok geçmeden içgüdüsel olarak ikiyüzlülük masumluk olur: büyük azizlerin anlaşılması için birinci ilke.
Sayfa 58
Reklam
Rabbim! "Çok gülen çok ağlar" sözüyle büyümüş güldükten sonra endişeyle ağlamayı bekleyen kullarını görensin. Onlara mutlu olmanın korkulacak bir şey olmadığını, senin onları ağlatmak için hazırda bekleyen bir tanrı değil, aksine merhameti ilke edinen lütufkar olduğunu öğret.
Böylece iktidar olma yarışında ilke haline getirilen ilkesizlik, vicdanı törpüleyen etkisiyle bu mücadeleyi duygulardan arındırıyor; birçok hanedan üyesi, katil olup egemen olma ile adil olup saf dışı kalma arasındaki zor tercihte birinciyi seçmeye mecbur kalıyordu. Öyle ki bazen maktulün öz kardeş olması dahi bu umursamazlığa etki etmiyordu.s.44
Evrensel hukuk hayali üzerine
İnsanlık tarihi bize şunu öğretiyor: Normatif hukukun tüm bireyler (yurttaşlar) için geçerli sayılan ilke ve kavramlarının düşüncede yaratılmış ideal evrenselliği ile farklı bireylerin, farklı grupların, farklı zümrelerin, farklı sınıfların ve nihayet farklı toplumların farklı çıkar, ilgi, amaç ve değerlerinin tekilliği ve özgüllüğü arasında kapatılamaz bir uçurum vardır. En önemlisi de, evrenselci bir söylem içerisinde gruplar üstü, sınıflar üstü, çıkarlar üstü, yönetimler üstü, ideolojiler üstü bir şekilde sunulan bir hukukun arkasında da, bir grubun, bir sosyal sınıfın ve giderek bir kültür çevresinin ilgi, çıkar, amaç, değer, yönelim, zihniyet ve ideolojisinin yattığı, özellikle Yeniçağ Batı tarihinden bildiğimiz bir husustur.
Gezinmektedir evin içinde, kitap okumakta, düşünmektedir, Yaradan'ı anmaktadır, yalnız onunladır, onunla baş başadır, onu tesbihle uğraşmaktadır. İşte, kendine ilke bellediği söz: Bir kimse zalim bir padişaha adildir dese kâfir olur demişler. Ve susuyordu adil dememek için zalime.
Sayfa 21
Reklam
Güzel ve mantıklı bir ilke.
Hayyam görünümlü Ryouho...
Hangi ilke, hangi ışık yol gösteren bize? Bu dünyada güzellik ve dehşet el ele. Biz Tanrı'nın güçsüz çocukları çaresizce, İzliyoruz sırtımızda katlanılmaz bir yükle...
"Umutsuzluğa düşmek" ise bir devrimciye yasaktır. Cellat elinde işkencede ölüme bir soluk kalmışken bile. Yalnız yasak değil ayıptır da. Çünkü devrimcinin kendisi, insanlığın yarını ve umududur. Bir kural, bir ilkedir bu. Namussuzluğun, alçaklığın egemen olmadığı, soylu, güzel ve onurlu bir dünya, bu temel ilke üzerinde kurulur. Bu bayrak, yüreğime delikanlıyken çekildi. Şimdi kırkı aştım, her an daha zorlu bir rüzgår ile atardamarımı doldurmakta: "... Biz ki, yarınıyız halkın Umudu, yüzakıyız Hıncı, namusu... Şafakları, Taaa şafakları Hey canım, Kalbim, dinamit kuyusu..."
Sayfa 173 - Ahmed Arif ve Şiiri Üzerine - Ahmed Arif'le Bir Konuşma/Umutsuzluk Yasak, Metis YayınlarıKitabı okudu
327 syf.
8/10 puan verdi
·
Read in 11 days
Firuze Bulut Yıldız
Firuze Bulut Yıldız
'ın tavsiyesi üzerine okuduğum bir kitaptı ve genel olarak memnun kaldım. Bizler nasıl yetiştirildiysek bilgi ve tecrübelerimiz ile ebeveynlik yaparız oysa bunların bir kısmı çocuk gelişimi açısından uygun olmayabilir bu kitap ile bir çok bilinen ve tavsiye edilen yanlışları öğrenmiş oldum. Kitap bağlanma temelli ebeveynligi 8 ilke şeklinde açıklayıcı aynı zamanda çözümler ile destekleyici biçimde ele alarak anlatıyor. Ara ara gerçek hikayelerden örnekler sunuyor. Kitabın bana kattığı en güzel şey ise ebeveynlikte itidali korumak her ne olursa olsun hatalarla birlikte öğrenerek şefkat temelli bir ebeveyn olmayı öğütlüyor bunun içinde kusursuz olmaya çalışmak yerine "yeterince iyi" olmak için elimizden geleni yapmamız gerektiğini söylüyor. Kitaptaki her tavsiyeyi %100 onaylamadım bunun yerine araştırıp daha geniş bilgi edinmeyi tercih ettim.
Reklam
Aklın sonunda kendi dayanaklarını ve kendi kendini kemirdiği süreç anlaşılmak isteniyorsa, kendi kendini yok eden kavramsal özlü bir ilke göz önüne getirmek gerekir. Kesinliğin imkânsızlığını ilan etmekle yetinmeyip, fikrini bile dışlayarak; hatta daha da ileri gidip her türlü barizlik biçimini reddedecektir; zira barizlikler koptuğu varlıktan ileri gelir; bu kopuş ise şüpheyi doğurur, tanımlar ve pekiştirir. Olumsuz da olsa, dolaysızlık içinde kökleri olmayan ya da bir körleşme arzusu icap ettirmeyen hiçbir hüküm yoktur; bu körleşme olmadan akıl kendini sabitleyebildiği aşikar hiçbir şey çıkarmaz ortaya. Gözleri kamaşmaktan tiksindikçe, şu veya bu öneriyi bir başka öneri kadar ucuz ve onun kadar boş telakki eder. En ufak bir benimseme veya rıza, kendini hangi veçheyle gösterirse göstersin, açıklanamaz, duyulmamış, tabiatüstü görünür ona; belirsizliğe ihtimam gösterecek; bir nebze zaafın ve ne tuhaf ki hayat doluluğunda karıştığı bir gayretkeşlikle belirsizlik sahasını genişletecektir. Kuşkucu ise sevinir buna; zira her şeye rağmen hayatla biraz suç ortaklığının uç verdiği şu soluk soluğa gayri muhtemel arayışı olmaksızın, ancak bir hortlak olurdu. Kaldı ki bu hale gelmeye hayli yakındır, çünkü şüphe edecek malzemenin kalmadığı, her şeyin dağılıp uçuştuğu ana kadar şüphelenmesi gerekir; ve de, bizzat baş dönmesini bir barizlik artığıyla, göstermelik bir kesinlikle bir tutarak, cansızın da canlının da eksiklerini ölümcül bir kesinlikle idrak edecektir; özel olarak da iddialarını ve yetersizliklerini onun üzerinden bizzat ele verecek olan melekelerimizin eksikliklerini…
Yaratıcı dediğimiz ilke, epistemolojik açıdan düşüncenin başlama noktasıdır. Düşünce, varlığın arkasına geçemez. O, dünyadan ayrı bir varlık olduğunu bilmediği gibi, dünya- daki varlıkların da farkında değildir. Şu halde Aristoteles, 'O Şahıs ki vardır'dan ziyade, 'O Şeyki vardır', demektedir.
Hukuku neyin belirlediğine dair
Hukuk, ekonomik çıkar, ahlaksal ve siyasal ilke ve tercihler doğrultusunda üretilen ve şekillenen bir şeydir.
Doğa ne zaman başat ilke olarak yüceltilmiş ve düşüncenin düşünmeye karşı, uygarlığa karşı silahı haline getirilmişse, düşüncenin kendisinde de bir tür ikiyüzlülük ve dolayısıyla rahatsız bir vicdan belirmiştir.
Eşitlik?
Çok formel ve yaygın bir tanımına göre eşitlik, ahlaksal ve genellikle toplumsal bir ideal olarak, insanların birbirleriyle, aynı insan doğasına sahip olmak bakımından, aynı konum ve değerde olmaları halidir. İlke olarak eşitlik, insanların birbirleriyle eşdeğer olduklarını, bundan dolayı insanlar arasında ayrım gözetilmemesi gerektiğini dile getirir. Ne var ki bu eşitlik tanımı, genel ve olanı değil, olması gerekeni ifade eden bir tanımdır. Buna karşılık özellikle ilke olarak eşitlik, tarih içerisinde değişik dönemlerde değişik anlam içerikleriyle karşımıza çıkar.
1,500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.