Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İslam dininin akıl ve bilimle çatışma içinde gösterilmesi ise temelde İslam dinini algılama yanlışlığından veya kasıtlı bir tavırdan kaynaklanan,hem teorik hem de pratik açıdan yanlış bir yaklaşımdır.
Sayfa 264
"Ey iman edenler! Takvâ üzere olasınız diye, oruç sizden önceki ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı" (Bakara 2/183).
Reklam
Oruç insanın vücdunda ruh-ceset dengesini temin eder. Cesetteki kötü sıfatların ruha hâkimiyetini önler. İnsanın ahlâkını güzelleştirir. Riya ve gösterişten uzak kalmayı temin eder. Gizlidir. Bedenin zekâtıdır. Oruç tutmakla ruh kuvvetlenir, kalp nurlanır, nefis zayıflar, şeytan mağlup edilir. Bu sıfatlarla insan bir nevi meleklere benzemiş olur.
"Bir kimse, ramazan ayında orucun farz olduğuna iman ederek ve sevabını Allah'tan bekleyerek oruç tutarsa, geçmiş günahları affedilir.
Sayfa 25
Ramazan ayı sabır ayıdır. Sabrın da sevabı cennettir. Ramazan ayı Allah'ın kullarını gözetme ayıdır, müminin rızkının artırıldığı aydır.
Reklam
Hz. Resûlullah (s.a.v) buyurmuştur ki:
"Eğer kullar ramazan ayındaki üstünlükleri bilselerdi, bütün senenin ramazan olmasını isterlerdi."
"Rabbiniz şöyle buyurur: Her iyilik on mislinden yedi yüz misline kadar mükâfat ile karşılancaktır. Oruç bundan ayrıdır. Oruç yalnız benim içindir, onun karşılığını ben vereceğim. Oruç cehennem ateşine karşı bir kalkandır. Yemin olsun ki oruçlunun ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha hoştur. Biri, oruçlu bulunduğunuz sırada size karşı bir cahillikte bulunursa, 'Ben oruçluyum, ben oruçluyum' desin, ona bulaşmasın."
Semerkand
"Kim ramazan ayına yetişirse oruç tutsun" (Bakara 2/185).
İftarda şu duayı okumak sünettir:
Allahümme leke sumtü ve bike âmentü ve aleyke tevekeltü ve ala rızkike efratü. Takabbel minna inneke ente's-semîu'l-alîm Mânası. "Allahım! Senin rızân için oruç tuttum. Sana inandım ve sana güvendim. Senin rızkınla orucumu açtım. Orucumuzu kabul buyur. Hiç şüphesiz sen her şeyi işiten ve bilensin."
Sayfa 50 - Semerkand Ebû Davud, Savm, 22; İbn Mace, Sıyam, 48;Hadisin son kısmı için bk. Dâre kutnî, Sünen, 2/185. Ahmed, el-Müsned, 3/44
Reklam
Zekât kelime olarak "temizlik, ve çoğalma" gibi anlamlara gelir. İslâm dininde zekât, malla yapılan bir ibadettir. Bu malların cinsleri, nisab ölçüsü ve onlardan verilecek zekât miktarı Allah ve Resûlü tarafından belirlenmiştir. Zekât vermek farz bir ibadettir. Onun farz olduğu kitap, sünnet ve icmâ ile sabittir. Onun için zekâtın farz olduğunu inkâr eden kimse dinden çıkar. Hicretin ikinci yılında oruçtan önce farz olmuştur. Zekât, Kur'ân-ı Kerîm'de namaz ile birlikte otuz yedi yerde geçmektedir. Bu da zekâtın dinimizde ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bakara sûresinin 110. âyetinde, "Namazı kılın zekâtı verin buyumaktadır.
Sayfa 77 - 12 Buhârî, İmân 1,2; Müslim, İmân, 19-22; Tirmizî, İmân, 3; Nesâî İmân, 13
"Kendisine iyilik yapan insanlara teşekkür etmeyen kimse. Allah Teâlâ'ya şükretmiş olmaz.."
Sayfa 133
Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur. "Vefatımdan sonra beni ziyaret eden, sağlığımda beni ziyaret etmiş gibi olur."
6.cilt
1380.Abdullah İbni Mes'ûd radıyallâhu anh'den rivayet edildiğine göre, Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Yalnız şu iki kimseye gıbta edilir: Allah'ın kendisine ihsan ettiği malı hak yolunda harcayıp tüketen kimse; Allah'ın kendisine verdiği ilimle yerli yerince hükmeden ve onu başkalarına da öğreten kimse." Buhârî, İlim 15, Zekât 5, Ahkâm 3, İ'tisâm 13, Tevhîd 45; Müslim, Müsâfirîn 268. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 24; İbni Mâce, Zühd 2. Açıklamalar Hadisimizde geçen “hased” sözü gıpta anlamına geldiği için böyle tercüme ettik. Bu hadis daha önce 545, 572, 573 ve 999 numaralarla geçmiş ve oralarda yeterli açıklamalar yapılmıştı. İlimle olan ilgisi sebebiyle burada bir kere daha getirilmiştir. Çünkü hadiste geçen “hikmet” i âlimlerimiz Kur’an ve Sünnet olarak anlamışlar ve bunların ilmine sahip olmak şeklinde yorumlamışlardır. Zira herkesin bilmesi ve öğrenmesi farz olan bilgiler vardır. Bunlar, öncelikle Kur’an ve Sünnet’ten elde edilen ve mutlaka bilinmesi gereken temel ilmihal bilgileridir. Her Müslüman ferdin bu iki temel kaynağın bütün bilgilerine sahip olması mümkün değildir. Ümmetin âlimleri bu bilgileri öğrenir, hayatlarına uygular ve başkalarına da öğretirler. Bildiklerini hayatlarına uygulamayanlar, onların doğruluğuna başkalarını inandıramaz ve etkili olamazlar. Bilgisini kendine saklayan ve başka insanlara öğretmeyenler ise Allah katında sorumlu olurlar.
Geri16
104 öğeden 91 ile 104 arasındakiler gösteriliyor.