-Servet Amca: Bahadır bu ne hal böyle? Sizinkilerin hepsi avare… Aşk meşk meseleleri galiba?
-Bahadır: Valla bende yok Servet abi de diğerlerini bilmiyorum ki.
-Servet Amca: Oğlum, hayat aslında tek kişiliktir. İnsan iki kişi olmak için sever, üç kişi olmak için sevişir. Yaşamak sonunda öldürür insanı ama, insan; öleceğine inandığı halde yaşamaya devam eder.
Sen hiç aşık oldun mu hayatında yavrum?
-Bahadır: Ben bir kere aşık oldum Servet abi. Lisede… Özge’ydi adı. Öyle mavi saçlı, kıvırcık gözlü bir kızdı. Neyse abi, ben aşkı poşet çaya benzetiyorum.
-Servet Amca: Aslında aşkı yağmura benzetmek lazım hani göğüne bir türlü dönmeyi düşünemeyen yağmura…
Aşk kovalamaktan çok kaçmayı, görmekten çok özlemeyi, dokunmaktan çok düşlemeyi sever.
Öyle haindir ki bu aşk; nerede imkansız varsa gider onu sever.
Aşk üzerine her şey söylenmiştir ama herkes tarafından değil. Şairler ve yazarlar takımından söylenmiştir…
Onlar aşkı anlatmak için bu kelimelerden hep medet ummuşlardır. Yanlış, ters!
Sözlerden çok, gözlerdedir aşk… Aşkı anlamaya çalışmak en büyük hıyarlıktır ulan! Kim anlamış ki sen anlayacaksın? Sen aşıksın bir kere, o değil ki.
Aşk var ya bu namussuz aşk; gülün dikeni var diye üzülmekten ziyade, bir diken çiçek açmış diye sevinmeye benzer.
İlk bakışta değil son bakıştadır aşk. Yani ayrılırken sana nasıl bakıyorsa, o kadar sevmiştir seni. İşte bu kadar… Bilmem anlatabildim mi?!