Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Memed

Memed
@incememedinkanatliati
Aklı başında kişi hoş olanın değil, acı vermeyenin peşindedir. Aristoteles
Reklam
Haz...
İstanbul, üç beş satır. Haz! üç harften oluşup bu kadar uç noktalarda uçabilen, yüzebilen bir kelime daha bulamıyorum. Haz yazmaktı. Haz üretmekti. Haz çok çalışmaktı. Bu tanımlar kiminde haz uyandırırken kiminin kaçış sözcükleri. Haz belki BDSM. Haz duygusuzca çiftleşmekti. Haz şiddetti. Haz sadece paraydı. Haz kimi dönem sadece su gibi berrak
İnce memed'in kanatlı atı.
İnce memed'in kanatlı atı. Öyle bir at ki, sizinle değil, ağzını açmadan tek kelime söylemeden bilinçaltınızla konuşuyor. Zihinsel anlamda melankolik olanlar, umutsuzluk anlamında söylemiyorum. Yaşamdan, toplumdan biraz dargın, biraz umutsuz, biraz umutlu olan. Dünyaya genelde sol’dan bakan yani “öbürleri” olan insanlar okurken her şeyi

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ne dilediğine dikkat et, çünkü dileğin gerçekleşebilir. Sorumluluk almak zordur dilek dilemekten, dileğin gerçekleşmesi için edilen dua, harcanan emek kadar dilek gerçekleştikten sonra içine girilen durum sınar insanı. Ölümle Yaşam Arasında, filminde; “Hayaller, gerçek dışı olmak zorundadır. Çünkü o dakika o saniye aradığınızı bulduğunuzda onu artık istemeyeceksiniz. Çıkışa doğru yaklaşırken arzuların nesnesi daima eksik olmalıdır. İstediğiniz şey o değildir, bunun hayalidir. İşte Pascal’ın “Sadece gerçekten mutlu olduğumuz anlar hayal kurduğumuz anlardır.” Derken, kastettiği bu. Neden av öldürmekten daha güzeldir diyoruz ya da ne dilediğine dikkat et dileğiniz gerçekleşeceğinden değil, çünkü artık onu istememeye mahkûmsunuzdur. Yani Lucas’ın anlatmak istediği isteklerinle birlikte yaşamakla asla mutlu olunmaz. Tam bir insan olmanın anlamı idealler ve fikirler için çabalamaktır. Hayatınızda istediklerinizden hangisini elde ettiğinizi ölçmek değil ama dürüst, şefkatli, mantıklı hatta kendinden ödün verdiğiniz anlardır onlar. Çünkü sonunda kendi yaşantımızın anlamını ölçmenin tek yolu, diğer yaşantılarla karşılaştırmaktır.” Ve en güzelini Simyacı tamamlıyor… "Peki Mekke'ye şimdi neden gitmiyorsunuz?" "Beni hayatta tutan Mekke'dir. Hepsi birbirine benzeyen günlere, raflara dizilmiş şu vazolara, iğrenç bir aşevinde öğle-akşam yemek yemeye katlanacak gücü veriyor bana. Düşümü gerçekleştirmekten korkuyorum, çünkü o zaman yaşamak için bir sebebim olmayacak.” Okuyan herkese selam olsun, yeniden merhaba.
Haz.
Haz… İstanbul, üç beş satır. Haz! üç harften oluşup bu kadar uç noktalarda uçabilen, yüzebilen bir kelime daha bulamıyorum. Haz yazmaktı. Haz üretmekti. Haz çok çalışmaktı. Bu tanımlar kiminde haz uyandırırken kiminin kaçış sözcükleri. Haz belki BDSM. Haz duygusuzca çiftleşmekti. Haz şiddetti. Haz sadece paraydı. Haz kimi dönem sadece su gibi
Reklam
Polyanna'ya neden orospu muamelesi yapılıyor?
Polyanna’ya neden orospu muamelesi yapılıyor? Gerçekten kafamı uzun süredir meşgul eden bir soru bu! Sorunun cevabını bulabilmek için kitabı alıp baştan okudum dün gece. Kızcağızın hiçbir yanlış hareketini göremedim. Ha demiyorum ki orospular yanlış yapıyor. Polyanna orospuya edilen muamele gibi küçümseniyor. Ama ben ne zaman bir olaya iyimser
Unutmak üzerine.
"Unutmak. Belleğin yıpranmış kumaşına işlenmiş çirkin bir mühür!" İnci Aral- Safran Sarı Bu söze katiyen katılmıyorum, unutmak bana göre insanlığa bağışlanmış en büyük nimet. Aşktan da öte. Unutmak bir bakıma alışmak. Şöyle ki; Yaşadığınız en büyük acıyı düşünün, anne-babanızın, kardeşlerinizden ya da bir sevdiğinizin ölümü. Sevdiğinizden ayrıldığınız ilk anlar yaşadığınız şiddetli hüzün. Pişman olduğunuz bir anının hatırladıkça soğuk duş etkisi yapan şoku. Tecavüz. Onurunu zedeleyevek kadar yoksul kalmak, madden-manen. Hergün aynı şiddetle o acıyı yaşamak zulümdür, katl'dir. Unutmak biz insanlara bahşedilmiş en büyük nimettir.
Neden Karga?
Belki de karga haklıydı. Binlerce yıldır yaşadığı dünya. Buna hüküm sürmeye çalışan iki bacaklı hayvan çıka geldi. Elinden gasp edilen bu topraklar aslında karganın da malıydı. Mısır ve buğday zaten kendi kendine yetişiyordu, iki bacaklı neden her yeri parselleyip etrafını çitlerle çevirdi? Yetmezmiş gibi bir de tarlanın tam ortasına Kovboy şapkalı, saman ve yırtık elbiselerden oluşan korkunç bir bekçi dikti. Gücü yoktu çünkü, kendisi savunamıyordu. Üşeniyordu, rahatına düşkündü. Yemekte payı olan besinleri neden bencilce sahiplenip minnet ederek kargaya veriyordu. Karga belki de usandı artık aç gözlü çiftçinin zulmünden, bir verip bin alan bu adamın ağız kokusunu çekmekten bıktı… Ben merkezci düşünmekten kurtuldunuz mu? Neden göz oyduğunu sordunuz mu hiç kargaya? Neden?