“Onu bir insan olarak da seviyordu elbette ama bir de onunla yaşamanın muazzam kolaylığı vardı, onu her gün her saat tam olduğu haliyle kabul edecek, bunca zamandır tanıdığı bir insanın varlığı. Bütün işi, hatta hayatının tamamı maskeler ve kılıklar üzerine kuruluydu. Saçı başı, o gece nerede yatacağı sürekli değişiyordu. Kendini parlak renkli bir şişeden diğerine dökülen, her şişede de birazını bırakan bir sıvı gibi hissediyordu bazen. Fakat Jude ile arkadaşlığı sayesinde kişiliğinin sabit bir yönü de olduğunu, sahtelikler üzerine bir hayat sürse de kendisi göremediği halde Jude’un görebildiği değişmez bir özü bulunduğunu, sanki Jude ona tanıklık ettikçe gerçek kalabildiğini hissediyordu.”