Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bayram
Marcus Aurelius'un deyişiyle: Biz tıpkı bir bağ kütüğü gibi yemiş vermek için yaşarız; dünya düzeninin bütünü içindeki yerimizi doldurmak, dünya planında payımıza düşeni gerçekleştirmek, sonra da yerimizi başkasına bırakmak için yaşarız. Bu söylemden yola çıkarak söylemek isterim: Kendimizle, sukunet, dinginlik, içtenliğimiz ile kendimizi
Gerçeği yansıtmayan bazı yanlış kabuller:
1. Zeki olan insan, zekiyim demez. 2. Bilge insan mütevazi olur. 3. Akıl bizi A dinine veya B siyasi ideolojisine zorunlu olarak götürür. 4. Falanca doktrin veya filanca inanç fıtratın değişmez kabulüdür. 5. Gerçek diye bir şey yoktur, kişiden kişiye göre değişir. Peki, doğrusu nedir? 1. Zeki olan birisi, zekiyim diyebilir de; demeyebilir
Reklam
Genç dergi 42.sayı/Gençken yapılacak tek şey:Edepli ol!
Küçükler bunu yapmazlarsa hep küçük kalacaklarını bilirlerdi, çünkü edepli olmak “bizim zamanlarda” yaşayan, hayatları ile “efendi” ve “hanımefendi” kelimelerine hakkını veren güzel insanların önemsediği bir şeydi. Çünkü bu insanlar kendilerinden önce, diğer insanları düşünen, fedakâr, diğerkam ve hasbi insanlardı. Onlar için kendi dışındakilerle
andaç..
Adam,o sabah çay-simit sırasında göz göze karşılaştı kadınla çok kısa bir lahza.Kadında bir çift şehla göz,çocuksu bir çehre,çekingen bir eda.. Sonra farklı yollara ayrıldılar. Köy yollarında başını minibüs penceresine dayayarak uçsuz bucaksız tarlaları, çorak ve çıplak dağları izlerken anlıyorduk ki adına insan denilen bu meş'um varlık viladetten kusurlu,yarım ve nakıstı. Öyle ki noksan yarısını tamamlamadan,bir kadının gür gölgesinde barınamadan katılamıyordu hayata dahi,hakkıyla. Ne mevsimler doldurabiliyordu bu boşluğu,ne tabiat ne de yolculuklar.Onulmaz o yarık bir türlü iyileşmiyordu. Varoluşun bu sancılı devam istenci,kendini biteviye çalkanımlarla tekrarlıyor;bedeni ve ruhu zaptederek kişiye sevinçle birlikte elemi de böylece zerkediyordu. Her sabah milyarlarca kalabalık güne yalnız başlıyor,birbirlerine yakınlaşmama adına daimen müstahkem duvarlar yükseltiyordu. Böylelikle pörsüyor,böylece yaşlanıyordu koca dünyanın bu zavallı meskunları. Üstelik, başkalarının aşkıyla başlıyordu yaşamları -şairden mülhem- lakin başkalarında değil kendi kesif yalnızlıklarında umarsızca tüketeceklerdi ömür andaçlarını..
"Ben ne vakit baştan başlayacak olsam, nereden başlamam gerektiğini bir türlü kestirememenin endişesine düşüyorum. Ve bilmeni isterim ki yaşamak denilen şu telâşı artık çekip çeviremiyorum. Ne yaptığını bilmenin emniyeti, kendinle muhasebeye başlayınca hükmünü yitiriyor ve bu izahı zahmetli meselede ben, bahsi bir türlü balkondaki çiçeklere
523 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.