Hayat tuhaf ve korkunç bir kargaşa, insanlarsa kaçınılmaz yok oluşa doğru körlemesine ilerlemeye uğraşan kurtçuklar gibi görünürdü gözüne.
Sayfa 95 - Türkiye İş Bankası YayınlarıKitabı okuyor
Ya doğru dost/eş ya yalnızlık. Kötü eş, kötü arkadaş insana ahiretini bile yaktırır. Halbuki Allaha imandan değerli hiçbir şey yok. Diğer her şey gelir geçer.
Reklam
"Tanıdığın yanlış insanlara duyduğun öfkeyi, tanıdığın en doğru insana kusma..
T. S. Eliot
T. S. Eliot
Bağımlılık eğilimi her insanda vardır ve bu, onun toplumsallaşmış olmasının doğal bir sonucudur. Bir insanın kendi kendine yeterliği ve başkalarına bağımlılığı arasında belirli bir denge olması gerekir. Eğer bu denge bağımlılık yönüne doğru fazlaca kayarsa ortaya bazı sorunlar çıkar. Bir insan diğer bir insana aşırı oranda bağımlıysa bu onun kendi varoluş sorumluluğunu üstlenmekten kaçındığını gösterir.
Sayfa 59 - Metis yayınlarıKitabı okuyor
Bir insanın diğer bir insana yapabileceği tek iyi şey, o kişiyle doğru dürüst bir ilişki kurabilmesi için tek yol... Elini çekmektir!
Sayfa 973 - Pegasus yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Liseyi bitirdiğim gün de, beni fabrikadaki odasına çağırıp, kısa ancak etkili bir konuşma yaptı. Hatırladığım kadarıyla şunları söylemişti: "Şu anda hayatın ne olduğunu idrakten çok uzaksın. Biliyorum, arkadaşlarına göre çok ilerdesin, fakat yaşın icabı hayatı doğru olarak kavraman mümkün değil. Yaşlı insanlar kendilerinden gençlere, 'Senin yaşında olmak için neler vermezdim' derler. Ben bu türden aptallıklara inanmam. Hepimiz bir ömür süreriz. Çocukluk, gençlik, ihtiyarlık, uzun bir ömür bunlardan oluşur. Sağlıklı bir ihtiyarlık, iyi yaşanmış bir ömrün kanıtıdır. Ben gençliğimi yaşadım, şimdi sana bakıp, o günlere özlem duymamın bir manası yok. Hayat kudurmuşçasına akan bir ırmağa benzer, insanoğlu ise bu ırmağın azgın sularında yolculuk yapan bir dal parçasına. Bu yolculukta değişmeyen iki olgu vardır; ilki yalnız olduğun, ikincisi ise ne kadar uzun sürse de yolculuğunun ölümle sınırlı olması... Pek iç açıcı sözler söylemediğimin farkındayım ne var ki, gerçek bu.
Selim
Doğum toplumlarında kalıplaşmış yargıların değişimi çok sancılı olur. Yeniliklere kapalı olan Doğu toplumları varolan ritüelleri de kendi pencerelerinde baktıkları gibi değerlendirip ona göre hareket ederler. Bu sancılı sürecin en çok değişime kapalı kısmını ne yazık ki kadınlar oluşturmaktadır. Kadınların kendilerince doğru bildiği yanlışları hayatlarını entegre etmeleri onları anlaşılmaz kılındığını sanmaları mutsuz kılarken aslında sorunun başlangıcı onların dayattığı gizil Doğu kültüründe yattığını görmeleri epey zaman alır. Eminim çoğu kadın arkadaş farkında olmadan kendi iç dünyasında kendi benliğini toplumsal benlik dediğimiz benliğine yenildiğini görmüyordur. Ta ki olayların boyutu büyük sorunlara yol açıncaya kadar. Kadın bir toplumun etnik lideridir. Eğer kadın kendini inşa ederse toplum inşa edilir. Onun için kadınların Modern Doğu masallarından sıyrılıp gerçek dünyadaki moderniteyi yakalamaları gerekir aksi takdirde süreçler daima sorunsal bir şekilde ilerleyecektir....
Kendimizi kötünün yaşantısına sokabilseydik, kötü için bir şeyler yapmaya zorlanacaktık. Karışmak istemediğimizde, doğru olmayan bir muameleye tabi birine yardım edip etmemenin bahsiyle bile karşılaşmak istemediğimizde, algımızı engellediğimiz, kendimizi başkasının acısına kapattığımız, yardıma gereksinem kişiyle duygudaşlık bağımızı kopardığımız hepimizce bilinebilir bir gerçektir. Böylece korkaklığın günümüzdeki en hâkim şekli "karışmak istemedim" deyişinde gizlidir.
Reklam
Çoğu zaman, başarının yalnızca başkalarına karşı kazanılan bir zafer olduğunu sanırız. Kazanmanın, birinci olmanın, sınıftaki en iyi notu almanın şart olduğunu ya da komşumuzdan daha fazla para kazanmak, mahalledeki en güzel arabaya sahip olmak gerektiğini doya doya… En sonunda hayatın bir yarış olduğuna, kayda değer tek başarının, başkalarına geçmek olduğuna inanırız. Peki ya en iyi ikinci notu aldığımızda, komşumuz terfi edip fazla para kazanmaya başladığında, mahalleye bizimkinden daha yeni bir araba geldiğinde ne olur? Başarı, bir anda başarısızlığa dönüşür. Tuhaf değil mi? Bu tür bir başarının çok kırılgan olduğu ortada. Her an bir başkası bizim yerimize bir numara olabilir… Ve başarı uçup gider. Kazanmanın, başkalarını yenmenin, insana kendini iyi hissettirebileceği doğru. Ama aslında biraz düşünürsek, bu tür bir keyif hissinin hemencecik uçup gittiğini fark ederiz. Başkalarına -yalnız ve yalnız başkalarına karşı- kazanılan başarılar, çoğu kez geçici, küçük başarılardır.
Sayfa 22 - Günışığı Kitaplığı
Olanlar üzerine kafa yormak istemiyor. Çoğu zaman sorunları irdelemekten kaçınırız; bazen yorganın altına saklanıp her şeyi unutmayı yeğleriz. Kimi zaman bu, insana iyi de gelir! Ama karşılaştığımız her başarısızlıkta kendi kendimize soru sormaktan kaçarsak, her seferinde sorunları reddedersek, şans yaratmak için doğru hamleleri yapamayabiliririz. O zaman da, bütün hayatımızı başarısızlıklara toslayarak geçiririz.
Sayfa 16 - Günışığı Kitaplığı
Safsata, insana, gerçekte öyle olmadığı halde ya kendisi ile ilgili olarak, kendisinin hikmet, bilgi ve erdem sahibi olduğunu gösterme hususunda ya da başkasıyla ilgili olarak, onun yetersiz olduğunu gösterme hususunda ya da doğru bir görüş hakkında onun doğru olmadığını ve yanlış bir görüş hakkında da onun doğru olduğunu gösterme hususunda, söz ve yanıltma yoluyla, mugalata yapma, aldatma ve zihinleri karıştırma gücü veren becerinin adıdır.
Sayfa 112 - Litera Yayıncılık, I. Basım, 2018
Bazen öyle kalpsiz muamelelere maruz kalıyor ki insan; hakkını aramak, derdini anlatmak, hatta öfkelenmek bile istemiyor. Üzülüyor yalnızca. Bir insan bir insana bunu niçin yapar, merak ediyor. Milenko Yergoviç'in Saraybosna Marlborosu'nu hatırlayın: "İnsanın kalbi, yalnızca doğru yere hafifçe vurduğunuzda yumuşarmış."
Sayfa 6
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.