İnsana en çok şiir yakışıyor,
Sonra yeryüzüne yağmur,
Gökyüzüne mavi..
Ve en çok insana vefa yakışıyor,
Yüreğe sevda,
Gözlere haya..
Ve en çok yaşamak yakışıyor,
İnsanca,sevdaca,duruca..
Ah! Şu dünya ve bu dünyada bunca zulüm;
Sevince ve aşka dair neyimiz var ve neyimiz yoksa
Elimizde ve de içimizde gıdım gıdım biriken
Zorba bir hükümdar gibi çekip alıyor elimizden…
Enikonu
Eski hesapları şöyle bir karıştırıp baktım da gizliden
Bir alacağımız var mı diye eski günlerden
Ve de gelecekten;
Hani şöyle gülmekti, sevinçli bir andı
El
İnsana en çok şiir yakışıyor,
Sonra yeryüzüne yağmur,
Gökyüzüne mavi.
Ve en çok insana vefa yakışıyor,
Yüreğe sevda,
Gözlere haya.
Ve en çok yaşamak yakışıyor,
İnsanca, sevdaca, duruca...
~
Tarkovskiyi sevsem mi yoksa ona kızsam mı, bilemedim.
Kasım 1983'te, gazeteci ve psikiyatrist İrena Brezna, (Basel) Tarkovski ile Londra'da (belki Rusça bildiği için) bir söyleşi yapmayı başarmış. Gazetecinin yönelttiği güncel feminizmi vurgulayan sorulara hiç katılmıyorum, ancak Tarkovski'nin yanıtlarını Türk okuru için de ilginç bulduğumdan bu söyleşiyi çevirmek istedim.
Tarkovski: Görüyor musunuz
Platon, her zamanki üslubuyla, Sokrates ve eşrafı arasındaki diyaloglarıyla, ideal devlet nasıl olmalı, nasıl kurulmalı, kim yönetmeli ve yönetenlerle yönetilenler nasıl niteliklere sahip olmalı, nasıl bir eğitim almalı bunu anlatıyor
Devlet kitabında..
İdeal devletin tüm ayrıntılarına tek tek bakıldığında, özellikle kadın ve çocuk konusunda