İmparotiçe, yoksunluk duygusu olmadan gelir. Yoksunluk duygusuna sahip olmadığı için çırpınmaz etrafına, aranmaz, kendi kendine yeter, kendiyle sakindir. O kraliçe arıdır. Yerinde ağır bir enerji yayar, saygınlık yayar. Onu anlayamayan daha düşük frekanstadır ve düşük frekansların gelgitlerine alışkın olduğundan kraliçenin had bildirişlerini fevrilik sanar. Anlayamaz. Anlayamadığı için de suçlanamaz aslında çünkü algısı o kadardır, potansiyeli o kadardır, anlama zamanı gelmemiştir. Herkes imparotiçenin değerini anlayabilecek değer duygusuna sahip değildir. Hazinenin ne olduğunu bilmeyenden hazine avcısı olmaz, olsa olsa tüccar olur. Senin gibi elması bulur ama anlamaz, çünkü gözü gösterişli altın dolu sandıklara kayar. Çünkü fazlalık, şatafat, seçenek, zenginlik hissi, kazanç beklentisi kamaştırır gözünü. Oysa gerçek bir hazine avcısı seni kör kuyularda arar, kimsenin dönüp de bakmayacağı en kuytu ve en hiçlik duygusu olan yerlere bakar. Çünkü değer, göz önünde olmaz. Değer, insanların en önce görmek istemediği ve en çabuk vazgeçtiğidir. Değer, insanlara kötü hissettirir. Ancak kendi de bir o kadar değerli kişi kendini zayıf hissetmez yanında değerin, aksine tamamlanmış hisseder.
07.03.2022