Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gökte parlayan ay, Kalpte incinen söz, Çölde ışıldayan su sana benzer.. Nurettin Rençber
Honoré "de" Balzac / Uzun Yaşamın İksiri
"Sessizlik ne kadar güzel!" dedi bana. "Derinliği de, kabaran denizin plaj üzerine eşit aralıklarla ulaşmasıyla daha da enginleşiyor!" "Çevremizi saran üç sonsuzluk, su, hava ve kumlara açarsan duyularını, özel olarak da dalgaların çekilip çekilip geri gelişlerinin ritmini dinlersen," diye cevap verdim ona, "söze tahammül edemezsin artık, bu sesin içinde seni ezip geçen bir düşünce keşfettiğin izlenimine kapı­lırsın. Dün, günbatımında, bir hisse kapıldım; beni altüst etti." "Ah! Öyle mi? Konuşalım bu konuda," dedi bana uzun bir sessizlikten sonra. "Bundan daha ürkütücü bir konuşmacı olamaz. Çevremizi saranların ahenginin ne­denlerini keşfettiğimi sanıyorum," diye devam etti. "As­lında üç temel renkten, kumların ışıldayan sarısı, gökyü­zünün mavisi ve denizin tekdüze yeşilinden başka rengi olmayan bu manzara, yabanıl olmadan yüce, ıssız olma­dan uçsuz bucaksız, yorucu olmadan tekdüze; yalnızca üç unsuru var ama çeşitli." "Yalnızca kadınlar hisleri bu biçimde dile getirebili­yor," diye cevap verdim. "Bir şair için umutsuzluk verici olurdun. Senin o güzel ruhunu o kadar doğru tahmin etmişim ki!" "Öğlenin aşırı sıcağı sonsuzluğun bu üç ifadesine, içe alıp yok eden bir renk katıyor," diye devam etti Pau­line gülerek. "Burada Doğu'nun şiirleri ve tutkuları geli­yor aklıma." "Benim aklımaysa umutsuzluk." DENİZ KIYISINDA BİR DRAM Sayfa :165 CAN YAYINLARI
Reklam
“En uzak mesafe ne Afrika'dır, ne Çin, ne Hindistan Ne seyyareler, ne de geceleri ışıldayan yıldızlar En uzak mesafe, iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan." Can Yücel
Cahit Sıtkı Tarancı
Sen doğmana bak güzel gün Gözümü alan aydınlık Dağlar seninle heybetli Ovalar seninle sonsuz. Şükür sayabildiğime Şehrimin bacalarını
Ben geceyi Ben sükûtu ardından gelen gökyüzü berraklığını, düşlere gebe uykuyu, vaktin mışıl mışıl geçmesini seviyorum. Yüreğim uyanık, sadece gözlerim kapalı durmayı, susmalarıma ses gelmemesini kaldıramasam da acının söz olup kulaklarıma değmeme ihtimalini seviyorum. Beklenen sözün sükût olarak gelmesi yüreğime iyi gelmese de zamanın uzamasını, beklemelerin getireceği “iyi söz” ihtimalini beklemeyi seviyorum. Zamanın sessizlik olup akması, gebe kalmış düşlerin doğum sancısını arttırsa da kalp eyaletinin ücra köşelerinde, gelecek olan cevabın “iyi” tarafını beklemeyi seviyorum. Susarak beklemeyi ve onların umduklarımı getirecek ürpertisini seviyorum. Geceye sabreden yüreğime sabahın sunulmasını seviyorum. Sabrın sükûtunu yüreğime yakıştırmam bu yüzden Ben geceyi sükûtu ummayı seviyorum. Sabahın ışıldayan yüzünün saçlarıma verdiği ışığı da… — Mehmet deveci
İçimden Geldi
"Göööökte parlayan ay, kaaaaalpte incinen söz, çööööölde ışıldayan su, sana benzer. "
Reklam
Bunu okumak dünyanın en güzel bir hediyesini almış gibidir...
Bir varmış bir yokmuş ile başlar her masal… İçinde nice imkansızlıklar, zorluklar olmasına rağmen güzel biter… Ve gökten üç elma düşer sonunda.Başımıza düşen elmalar masal aleminden çıkma vaktinin habercisidir… Her insanında yaşanmış kendine özgü masalı vardır. Hayatımızın bazı zamanlarında yaşadığımız masallarımız, uydurma masallar gibi her
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.