İnsanın maneviyatını -bu dinî gerçekliği- tanımıyorsanız, insan eşitliğinin gerçek temelini kaybedersiniz; eşitlik o zaman dayanaksız ve temelsiz bir kuru laftan ibaret kalır. Bu hâliyle insanlar arasında eşitsizliğin bariz gerçekliği karşısın da, özellikle de insanın muktedir olmak ve hükmetmek, yani eşit olmamak arzusu karşısında, bu eşitlik kavramı çöküşe mahkûm olur.