"Zafere ulaşmak, sabırdan sonra gelir, ferahlık ve sevinç üzüntüden sonra gelir, güçlük ve sıkıntıdan sonra kolaylık gelir. Sabır sahibine silahsız ve hazırlıksız bir ordudan daha çok yardımcıdır. Sabrın zaferdeki yeri, vücuddaki baş gibidir."
"Zorluk seni hesaba çekmeden önce sen rahatlık zamanında kendini hesaba çek. Çünkü zorluk kendini hesaba çekmeden önce rahatlık zamanında kendini hesaba çeken kimsenin işleri, memnun kalınacak ve gıpta edilecek duruma gelir. Kimin yaşamı ve nefsani özlem ve arzuları onu nefis muhasebesinden alıkoyarsa, onun akıbeti pişmanlık ve hüsrandır."
- Ömer (r.anh)
Alanında uzman biriyle yapılacak bir saatlik müzakere kendi başına saatlerce, hatta günlerce yapılacak mütalaa ve ezberden daha faydalıdır.
İmam Nevevi rahimehullah
Örnek alınacak şahsın pratik bir hayat sahibi olması fevkalâde önem taşımaktadır. Bu da örneğin, çok yönlü bir yaşayış deneyimine sahip olmasıyla mümkündür. Ümmet için Hz. Peygamber'in yegâne örnek oluşu biraz da bu açıdan ele alınmalıdır. Zira sünnet, Hz. Peygamber'in, Allah'ınemirlerine uygun hareket etmek maksadıyla seçip yaşadığı hayat, gittiği yol demektir. Bir anlamda sünnet, son ilâhî kitap Kur'ân'ın, "son peygamber", "âlemlere rahmet", "üsve-i hasene", "büyük ahlâk sahibi", "mü'minlere düşkün ve onların sıkıntıya uğraması kendisine çok ağır gelen" bir Allah elçisi olarak Resûlullah tarafından evrensel plânda ortaya konmuş nebevî yorumudur. Bu sebeple de Kur'ân-i Kerîm, beşerî, coğrafi, tarihî, sosyal, meslekî ve ekonomik farklılıklarına rağmen bütün insanları Resûlullah'ın sîretine, hayat modeline uymaya, onun izinden
gitmeye, onun yoluna koyulmaya davet etmektedir. Çünkü onun sünneti, muhtelif toplum kesimlerinin hepsine birden örnek olabilecek zenginliktedir. Onun hayatı, canlı Kur'ân niteliğiyle insan hayatına tam bir uygulama örneği ve ışığıdır. Herkes onda örnek alabilecek bir yön bulabilir. Sünneti bu bütünlük, zenginlik ve evrensellik içinde düşünmemek, Hz.
Peygamber'i ve onun şekillendirdiği Islâm hayatını kavramakta ve tabiatiyla Resûlullah'ı anlamakta çekilen güçlüklerin ve düşülen yanlışların gerçek sebebidir. Konuya ait bütün olumsuz ve temelsiz düşünce ve beyânların düzeltilebilmesi, sünneti evrensel boyut ve bütünlüğü içinde algılayabilmeye bağlıdır.