Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Öldükten sonra seni cenaze olarak hitap eden olur kimse de senin ismini hatırlamaz hayat bu kadar işte fazla abartmaya gerek yok..
“Şimdi hangi rüzgârda dalgalanıyor saçların ya da güneşin tenini yaktığı bir yerde misin, bilmiyorum sevgilim. Ellerin hâlâ titriyor mu, dudaklarını incitiyor musun dişlerinle veya sinirlenince saçlarını çekiştiriyor musun yine? Bunuda bilmiyorum. Belki bir eli tutmuşsundur, bu sefer bırakmazsın.Ya da biri elini tutarda kanarsın ama kanatırlar seni. Veya yine oyunbozanlığına devam eder, ince kalplere izlerini bırakmışsındır acıyla, bilmiyorum. Ben eskilerden sen hakkında çok şey, şimdilerden ise hiçbir şey bilmiyorum. Geçmişten ya da şimdiden, belki de gelecekten bir zamanda; ufak bir tebessümle beni hatırlarsan sevgimin her tanesi sana helaldir. Bilmelisin, bu sevgi benden her bir şey'imi aldı. Ve ben şimdi ne önümü ne de arkamı görüyorum. Bir bilinmezlik ki sardı, gitmiyor. Bir sır gibi sakladı zaman beni içinde, kaldırımlar evim gibi. Yuva denen şeye uzağım, senin bana olan mesafeni bile geride bırakıyor. Kestiremiyorum olan biteni. Bir hayat vermişler de ortalıkta ayyaş gibi dolanıyorum ama herkesten ayığım. Bazen nefes almayı bile unutuyorum da sen aklımın köşesinden bir saniye bile gitmiyorsun. Şarkılar dinliyor, yağmurda dolanıyorum, yazıyorum, çiziyorum. Şarkılar seni anlatıyor, yağmur seni hatırlatıyor, seni yazıyorum, seni çiziyorum. Yap, rahatlatır seni, dedikler her bir şeyde senden bir iz buluyorum. Bir bataklıksın ki senden kaçmak için çırpındıkça sana batıyorum. Öyle bir çıkmaz sokak işte benimkisi.”
Reklam
Bir tohum sessizce büyür ama bir ağaç büyük bir gürültü ile devrilir. Yıkımın bir sesi vardır ancak yaratılış sessizdir. İşte bu sessizliğin gücüdür. O halde sessizce ilerleyin...
Bir gece yarısı treninde uzun bir yolculuk beni beklemekte Yanımda küçük çantam ve eskiyi hatırlatan iki resim Gidiyorum işte Bende olmayandan gitmek benim suçum olmasa gerek Dönmemecesine gitmek Ve gidişi renksizleştirmek Şafak basarken ki ayın silikleşmesi gibi bir gidiş Sessiz ve yalnız Umutlara sevgi ekilmemeliydi belki Gidişler bu kadar zor değilmiş meğer Kayalardan sular fışkırırken ölü bir gidişi resmetmek haksılık olur belki Ama gitmeliydim Hiç bir nota gerek yok Vedalar da çok anlamsız zaten Dönmeyecek bir yolcunun arkasından su dökülmez Sadece anlaşılmak isteyen bir yolcunun son yolculuğu Tren tekerlerimin tik tak sesi Ve biraz da gözyaşı Dönülmeyecek yolculuğun mezesi olsa gerek Bazen gitmeyi bilmeli aşıklar Ve bazen de ölüme mersiyeler dizmeli Ama unutulmamalı ki Gitmek Kaçmak Değildir Her zaman
Kış Uykusu
İlk defâ NBC filmi izlemiş bulundum. Bu vesileyle NBC-Demirkubuz tartışmalarında söz hakkına sahip olabilirim yavaştan. Filmin doğallık esintisi hoş duruyor gibi olsa da bana yapmacık da gelmedi değil. Alışmışım filmlerdeki o arka fonlara, hayatın doğal akışını yakalama çalışmışlar filmde ama olmamış. Neden olmamış, diyaloglar yapmacık. Ceylan Bey kendisi nasıl isterse öyle konuşturmuş oyuncularını, oyuncularda kendinden bir şey göremedim. Ceylan Bey fazla kontrolcü ve 'ben ben' yönetmenlerden anlaşılan. İlk defa izledim, ilk izlenimlerim. Ve ve ve, Ceylan Bey'in insan zihnini okuma kabiliyeti var. Gerçek hayatta da böyle şüphesiz. Duygusal reaksiyonları iyi yansıtmış. Oyuncuların neyi neden yaptığını güzel aksettirmiş. Filmi uzun uzun analiz edecek gücüm yok, yaptığım çıkarım şudur ki: sıradan hayatların içerisinden okumalar yaparken elitistik kaygılar gütmeye pek de gerek yoktur belki. her şey, yerinde olmalıdır. bilmiyorum, öyle işte. yazarım tekrar.
Tabii okuldan attılar sonunda. Zaten bütün eğitim hayatım bu cümlenin tekrarı olarak sürdü, "tabii okuldan attılar beni"; ama ne arkadaşlarımın acıyan bakışları, ne annemin üzüntüsü, ne nasihatlar, ne geleceğimle ilgili tehlikeler beni "sihir"den kopartamadı, insanların koyduğu küçük işaretlere bakmanın büyüsünden kurtulamadım. Her kitapta bir başka hayat yaşamanın, her kitapta bir başka maceraya yuvarlanıp, bambaşka duygular tatmanın zevki başka hiçbir yerde yoktu, üstelik kitaplardan öğrendiğim hikâyelere kızlar bayılıyordu, ben de bunu öğretmenlerin övgülerinden daha çok ciddiye alıyordum. Bugün o harf denilen küçük işaretleri yan yana koyarak hayatımı kazanıyorum. Ve bana yan yana dizilmiş işaretler karşılığında her para ödediklerinde, ben bir kere daha inanıyorum. Bu işte bir sihir var.
Karanlıkta Sabah Kuşları
Karanlıkta Sabah Kuşları
Reklam
Sonra dersin ki ; Neden bu kadar çok sigara içersin ? İçerim işte ...Ben yazmayı pek bilmem dünya güzeli, Sadece geceler ışığı kovalarken gelir aklıma bir kaç kelime, Şafak söker ben hala oturduğum yerde sayıklarım baş harfini, Bazen dem tutar kirpiklerim,Dans eder damlalarla, Bir tükünün ezgisi gibi temizlenir gözbebeklerim, Garip gelir akşamlara kadar başını beklediğim günler, Sen yatağına uzanıp mışıl mışıl uyumayı beklerken, Ben dışarda hapis beklerdim bulutlarla başbaşayken...
Daha ilk gününden, bu yazmak denen işte bir sihir gördüm ben, bir şey düşünüyorum ve bu düşündüklerimi anlatmak için bir kâğıdın üzerine bazı işaretler koyuyorum, sonra bu işaretlere bakan biri benim ne dü şündüğümü, ne hissettiğimi anlıyor ya da ben kâğıtların üzerindeki işaretlere bakıp o işaretleri koyanların düşüncelerini okuyorum. İnsanlar arasındaki bu sihirli haberleşme yöntemi çocukluğumun ilk günlerinden büyüledi beni, harf denilen o küçük işaretlerin kölesi oldum.
Karanlıkta Sabah Kuşları
Karanlıkta Sabah Kuşları
Yağmur yağıyor, ıslanıyorsun. Paran bitiyor, aç kalıyorsun. Birisi ölüyor yalnız kalıyor, yas tutuyorsun. Mesela yas o düz çizgide zihnin hissetmeye alıştığı bazı duyguların yoksunluğunu yaşamasıymış. Hayat o kadar basit işte. Ama işte bu kadar düz anlatılan bir hikâye ne kadar sıkıcıysa, öyle bir hayat da çoğumuz için sıkıcı oluyor. Ne de olsa zihni çalışan, fikir üreten, duygularla yaşayan varlıklarız. Karmaşıklaştıran da bu. Yaşanan duygular, uyarılan duyular güzel güzel birbirine örülmüş gelmiyor bize. Her yerden geliyorlar, canları nasıl isterse geliyorlar. Belki de sadece geliyorlar. 😔
Olur ya herkesin biriktirdiği bir şeyi... Nedensizce mutlu hissettiği. Belki rengini, kokusunu sevdiği, Belki anısını, ânını sevdiği... Benimde bu işte, sabirla kitabının arasında kuruttuğu narin çiçekler...
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.